|
|
| | Kara Gözyaşı | | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Claire Trisha Bullock Seherbaz
Gerçek Adı : Esraa. Kayıt tarihi : 13/07/10 Mesaj Sayısı : 10 Mücadele Tarafı : Karanlık Taraf Belirgin Özellikleri : Öfke - Takıntı - Umursamazlık RP Sevgilisi : -
| Konu: | Kara Gözyaşı | Perş. 09 Eyl. 2010, 20:48 | |
| | Kişiler | Claire Trisha Bullock, Nicolai
| Zaman | Gece yarısı...
| Kurgu | Ölümün soğukluğu gecenin nefesine karışırken, Nicolai'nin küçük katliamını hazla izleyen Claire ile karşılaşmaları...
| |
| | | Nicolai Vampir
Kayıt tarihi : 08/09/10 Mesaj Sayısı : 6 Mücadele Tarafı : -
| Konu: Geri: | Kara Gözyaşı | Perş. 09 Eyl. 2010, 20:50 | |
| Sessizlik birçok yerde gecenin en yegane kavramı olmasına rağmen İstanbul en hareketli zamanına adım adım yaklaşıyordu. En popüler caddesi insan topluluğunu samimi bir sıcaklıkla kucaklarken, bir gürültü tüm evreni sarıyor gibiydi. Gülüşmelerle başlayan bu akım hızlı bir şekilde herkese farklı bir şekilde tesir ediyor ve peşi sıra akan insanlar kendilerini geceye kaptırıyordu. Evet, Türkiye'nin bu vazgeçilmez şehri için hayat saatin ilerleyen bu vakitlerinde daha yeni başlamış gibiydi. Alkolün veya sadece eğlencenin etkisiyle ayaklar çarpışarak ilerlemekteydi. Sıcaklık ve gürültü, imkansız bir şekilde sokağı tanımlar hale gelirken, İstiklal tüm gerçekleri ve olasılıkları umursamazca yıkıyordu. Muggle halkıysa bu saçmalıklara hiç kafa yormadan, sıradan hayatlarından kopabilme umuduyla yaşıyorlardı gecenin ruhunu. Bilmedikleri veya bilemeyecekleri gizemler hiçbiri için önemli bir kavram olmamıştı. Özellikle alkolün etkisiyle uyuşan beyinleti daha sıradan ve salakça olayların peşinden koşmaktaydı şu vakitlerde. Kimileri nara atıyor, kimileriyse küfürler yağdırıyordu birbirlerine. Ancak hepsi birbirine bir şekilde uyum sağlayarak kayboluyordu benzer benliklerin arasında. Sadece tek bir varlık, gömülmüş olduğu ara sokakta kıpırtısızca duruyor ve izliyordu yaşamın akışını. Yüzü gölgelere karışırken, duruşunda umursamaz bir alay var gibiydi.
Nicolai üstün bir havaya bürünmüş sessizliğiyle uzaklaşmıştı kalabalıktan. Binaların arasında kalmış olan bu sokak daha rahat ve içten gelmişti ona. Yaslanmış olduğu duvar solmuş, yıkılmış ve boyalarla taciz edilmişti ama o bunlardan zerre kadar rahatsızlık duymak yerine ilgiyle süzüyordu. Pisliklerle dolu bidonlar ve her yere yığılmış boş şişeler o an bir huzurla dolduruyordu içini. Kendini tüm bunların durgunluğuna adamaya hazır hissederken kendini, bir ses duyuyor arkasından. Bu değişiklikle birlikte gözleri açılıyor ama sabit duruşunu bozmadan dinliyor sokağı gülümseyerek. Nicolai kendini iyice karanlığın bir bütünü haline getirirken, iri bir beden tüm düzeni bozarak karşısına kadar ilerlemişti. Adamın yüzündeki belli belirsiz ifadeden, sessizliğe bürünmüş olan bu lanetli mahluğu tanıdığı belli oluyordu. Ancak gene de tek bir söz söyleme cesareti göstermeden bakıyordu karanlık dolu gözlere. Sonunda bu durumdan sıkılan kişi Nicolai olmuş ve yerinden doğrulmuştu. İşte o zaman sahip olduğu bedenin, bir erkek iriliğinden uzakl olduğu ortaya çıkmıştı. İnce uzun beden, keskin hatlar, uzun parmaklar.. Bakışları ve ifadesi göz ardı edilebildiğinde ölmüş bir beden olduğu rahatlıkla iddia edilebilir ve hatta herkes onun tabuttan çıktığını söyleyebilirdi. Ancak tüm bunlar ne kadar yalan olabilirdi ki zaten? Kim bilir ne kadar zaman önce yok olmuş bir ruhla hareket etmekteydi Nicolai. Tüm gençliğine rağmen bir bilgelik taşıyacak kadar yaşlı olduğunu da söyleyebilirdi. Ve bunlar sadece bir gizemin bir lanetin işareti olabilirdi tüm insanlığın gözünde.
"Orvin!" Kadifemsi sesin etkisiyle irkilmişti yeni gelen adam. Anlaşılan karışında duran bir kişi olduğunu tamamen unutmuş ve kendini dışarda akan düzenin büyüsüne kaptırmıştı. Nicolai ise bu durumu büyük bir zevkle izlerken, konuşmasına devam etmek için hazırlanmıştı. "Nihayet gelebildin. Biliyorsun bu son alış-verişimiz çok önemli." Keskin sesi bir fısıltı halinde çıkmasına rağmen rahat bir şekilde duyulmaktaydı. İri yapılı büyücü ise bu durumdan rahatsız olmuş bir şekilde irkilmiş ve cebinden bir kağıt parçası çıkarırken, dışarıya kaçamak bir bakış atmıştı. "Sonunda bitiyor ve sonunda kurtuluyorum bu vampir huzursuzluğundan." Gözleri söz boyunca kaçamak bakışlarına devam etmiş ama sesi gene de güçlü ve kararlı çıkmıştı. Vampir ise tüm bu korku ve güç oyunlarından eğlenircesine yaklaşmıştı büyücünün yanına. Elindeki kağıt parçasını hızlıca kaparken, dudakları adamın kulağına sakince yakınlaşmıştı. "Ne kadar garip. Vampirleri sevmiyor ama aynı zamanda halkına ihanet ediyorsun." Aniden elleri adamın bedenini hızlıca kavramış ve onu duvara hızlı bir güçle itmişti. Narin bedeninden beklenmeyen bu öfke akımı büyücü duvara yapıştırıken, karanlık iyice sarmıştı çevresini. Şeytanın yaratmış olduğu güç ve zehirle karanlığın ulağı haline gelmiş olan bu yaratık, gecenin verdiği tüm avantajları kullanıyor gibiydi. Dar sokak sanki tüm yaşamdan yavaş yavaş koparken, tek gerçek halini almıştı sessizlik.
"Vazgeçilmez bir hale gelmiş hainlik oyunu, artık getirecek büyücülerin sonunu..." Dudakları arasından çıkan bu soğuk sözler sokağın içinde dolanırken, boynundan yakalamıştı avını tekrar. Elleri arasında her saniye incelirken, dudakları arasından belli belirsiz bir yakınma iniltileri çıkıyordu. Nicolai bunu büyük bir alayla izlerken, dudaklarını adamın boynuna yakınlaştırmıştı. Onun zar zor çıkan nefesi arasından sadece bir ismi algılayabilmiş ve hemen ardından yeni bir kokuyu hissetmişti arkasında. Ancak tüm bu uyarıları fark etmiş olsa da dişlerini adamın boynuna geçirmekten geri kalmamıitı. Çırpınan ayakların karnına çarpışını hissediyor ama kanın dudaklarına bıraktığı sıcaklıktan kopamıyordu. Damarlarda dolanan kanın sesi kulaklarını doldurmuş ve beyninin kıvrımlarına kadar ulaşmıştı. İçinde bitmek bilmeyen bir arzu güçleniyor ve elleri her seferinde daha çok kasılıyordu. Sonunda avının hareketsiz hale geldiğini hissetmiş ve soğuk bedeninden uzaklaşmıştı yavaş vavaş. Arkasına baktığında genç bir cadının ifadesiz gözleriyle karılaştı. "Ah merhaba. Yoksa ellerimde eriyip giden ruh tanıdık mıydı sizin için?" Sözler dudakları arasından çıkarken, gözleri eğlenir bir neşeyle parıldamıştı uzaktan gelen bir yıldız edasıyla. | |
| | | Claire Trisha Bullock Seherbaz
Gerçek Adı : Esraa. Kayıt tarihi : 13/07/10 Mesaj Sayısı : 10 Mücadele Tarafı : Karanlık Taraf Belirgin Özellikleri : Öfke - Takıntı - Umursamazlık RP Sevgilisi : -
| Konu: Geri: | Kara Gözyaşı | Perş. 09 Eyl. 2010, 20:51 | |
| İstanbul... Claire buraya son gelişini anımsadı caddeleri seyredalarken. Onca acı, onca hayal kırıklığı ve onca karmaşa... Kalbinin varlığını hissetmişti genç cadı bu sokaklarda ve daha önce sahip olduğundan bile haberdar olmadığı o zayıflığından, tekrar bu caddelerde vazgeçmişti... Duygularının ağırlığı genç cadıyı çılgına çevirmişti o dönem. İnandıklarıyla hisleri birbirine girmiş ve Claire'ın acısına dokunmuşlardı acımasızca. Hırpalamışlardı genç cadının ruhunu. Yara bere içinde yalnızlığa tutunup, bu caddelerden çıkarmıştı tüm öfkesini. Tüm çaresizliğini bu sokakların gizine hapsetmiş, sessiz yakarışlarını başladığı yerde, İstanbul'da yok etmişti. Düşüncelerinin yarattığı boğukluğu savuşturdu genç cadı ve adımlarını git gide hızlandırarak zifiri karanlığa gömülen daracık sokakların kalbine doğru ilerledi. Küçük bir çıtırtının rüzgardan sıyrılıp kulağına dolmasıyla kendine geldi.Sokağın ortasına çivilenen bedenini yavaşca çıtırtının geldiği yöne çevirdi.Tek kaşını havaya kaldırıp kuşkuyla etrafını süzdü..Asasını tutan elini yavaşça kaldırdı. Görebildiği kadarıyla sokak bomboştu ama karanlığın onu aldatmadığından emin olmayı istedi. 'Lumos' diye fısıldadı duyulur duyulmaz bir sesle. Yarattığı ışığın karanlığı masum çıkardığını anlaması birkaç dakikasını aldı. Artık yalnız olduğundan emindi. Umursamaz tavırlarla devirdi gözlerini. Zaten ne işi vardı ki burada? Neden deşiyordu yaralarını? Yeterince sorunu yok muydu zaten? Kendi karmaşasıyla boğuşurkeny ayakları Claire' dan bağımsız ilerliyordu artık. Onu nereye götürdüklerini umursamıyordu. Nerde olduğunu bilmiyordu. Ama ne önemi vardı ki zaten? 'Her neyse.'
Genç cadı kendi karmaşasıyla o kadar başbaşa kalmıştıki sokak lambalarıyla aydınlanmaya başlayan siluetleri farkedememişti. Kafasını sertçe sağa çevirdi ve daha önce hiç görmediği parkı kuşkuyla süzdü.Yağmurdan korunmak için minik bir çardağın altına tıkışan muggle'lara takıldı gözü. 'Bulanıklar.' diye hırladı tükürürcesine. Sarı saçlarını özenle toplayan minyon kızın kıkırdaması kulağını tırmaladı. Ondan üç beş yaş büyük olduğu bariz belli olan mavi gözlü çocuğun kıza hoşlantı ile baktığını fark etti. Yanlarında dört kişi daha vardı. Claire' ın olduğu yere sırtları dönük,dip dibe oturmuşlardı ve koyulaşan sohbetin keyfi yüzlerini ışıldatmıştı. Artık tehlikesiz olduklarından emin olduğu anda küçümseyici bakışlarını çekti üzerlerinden. Uğultuları bastıran kahkahalarıyla Claire' ın kulaklarını tırmalıyorlardı. Asasını tutan eli havaya kalkmaya başlamıştı. Lanetin dudaklarından yavaşça dökülmesi an meselesiydi ama yapmamalıydı, yapmaması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden isteksizce indirdi ellerini ve tiksintiyle parka baktı. Biraz daha burada kalırsa kendini tutamayacak, değersiz kanlarını karanlığın sürüklemesine izin verecekti. O kahkahaları çığlıklara dönüşecek ve yaşamak için yalvaracaklardı... Ama yapmamalıydı. Tüm bakanlığın ve özellikle Julian'ın şüpheli bakışları gölgesi gibi yanıbaşında dolanırken olmazdı... Gönülsüzce döndü sırtını aptal çocuklara. Muggle'larsa bu denli rahatsız ettikleri genç kızın varlığından habersizce, sohbetlerine devam ettiler. Claire tehditvari adımlarlarla tekrar karanlığa karışırken neşeli seslerini hala duyabiliyordu. Hareketlerine söz geçirmiş olsa da, çığırından çıkan düşüncelerine daha fazla hakim olamayacaktı. Kendi kendine hırlarcasına konuştu. 'İstanbul'u bu yüzden sevemedim. Kalabalık. Gereksiz ve değersiz bir sürü kan... Değersiz zavallı ruhlar. Değersiz soylar.'
O sırada beklemediği birşey tüm dikkatini dağıtmaya yetmişti. Biraz önce öldürmenin hayaliyle yanıp tutuştuğu pislikler uçup gitmişti zihninden. Adımlarının genç cadıyı sürüklediği sokağın karanlığında iki siluet takılmıştı gözüne. Asasını daha sıkı kavrayıp biraz daha yaklaştı ikiliye. Mesafe azaldıkça iyiden iyiye belirginleşmişti siluetler. Duvara yapıştırılan herifin Orvin olduğunu fark ettiğindeyse yarım ağız gülümsedi kendine engel olamayıp. Orvin büronun kendini bilmez seherbazlarından biri ve aynı zamanda Lord'un ustaca kullandığı ahmak kuçu kuçusuydu. Claire istemediği halde bu gerzekle bir kaç göreve çıkmış ve Orvin'in yüzüne gözüne bulaştırdığı haltları temizlemek zorunda kalmıştı. Orvin'in boynundan süzülen birkaç damla kan takıldı genç cadının bakışlarına. Ne yani? Bu seferde başını vampirlerle mi belaya sokmuştu ahmak herif? Manzaranın hoşnutluğunu sessizliğini bozmadan izlemeyi sürdürdü bir süre. Orvin'in üzerine kapaklanan adamın duraksaması, Claire'ın yüzündeki hoşnutluğun silinmesine neden olmuştu. 'Ah merhaba. Yoksa ellerimde eriyip giden ruh tanıdık mıydı sizin için?' Alay kokan bu soruya cevaben soğuk bakışlarla süzmüştü herifi. 'Claire, yardım et.' Orvin'in halsiz yakarışı kulağına çalınınca umursamaz tavırlarla 'Kıçını kurtarmaktan bu kadar sıkılmasaydım edebilrdim Orvin.' Başını sahte masumiyetle hafif yana yatırdı ve pis pis sırıtmaya başlarken devam etti. 'Ah, düşündümde, yine de etmezdim sanırım.' Orvin'in zavallığından aldığı haz çehresinde belirginleşirken diğer adama dönüp biraz önce askıya alınan soruyu cevaplandırdı. 'Malesef tatlım.' Gardını indirmeden biraz daha yaklaştı adama. 'Ama böyle tatlı bir vampirciğin, bu kadar zevksiz olmasına üzüldüm doğrusu. İstanbul gibi büyük bir şehirde bula bula bu piç kurusunu mu buldun cidden?' Tiz bir kahkaha daha atıp burun buruna geldikleri admaın dudağından süzülen kanda gezdirdi baş parmağını. Taze kanın bulaştığı parmağını usulca dudaklarına sürükleyip emdi ve yüzünü buruşturdu koyu alaycılıkla. 'Hadi amaaa, bu mudur yani? Cık, büyük hayal kırıklığı.' Claire İstanbul'a adım attığında ruhunu saran karamsarlık ve karmaşanın yavaş yavaş yok oluşunun rahatlığıyla bir kahkaha daha koyverip pis bakışlarını Orvin'e sabitledi. 'Daha eğlenceli oyuncaklar bulmalısın tatlım. Bu pislik tam anlamıyla bir vakit kaybı.' Cümlesini tamamladığında bakışlarını vampirin üzerinde sabitledi ve her ihtimale karşı asasını daha sıkı kavrayarak alacağı tepkiyi beklemeye başladı.
En son Claire Trisha Bullock tarafından Perş. 09 Eyl. 2010, 21:12 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Nicolai Vampir
Kayıt tarihi : 08/09/10 Mesaj Sayısı : 6 Mücadele Tarafı : -
| Konu: Geri: | Kara Gözyaşı | Perş. 09 Eyl. 2010, 20:54 | |
| Durgun bir rahatlıkla cadının sessiz duruşunu izlerken, arkasından gelen sesi işitmişti. Dudakları korku tınısıyla yankılanan sözler eşliğinde kıvrılmış ve bu vampir bu imkansız yakarışı eğlenerek dinlemişti. Bu durumdan kurtulacağını sanmasında en başta iki imkansızlığı sezinleyebilecek kadar zeki olmasını umardı oysaki. Öncelikle cadının bu arzulamadığını kendisi bile hissetmişti ve bunun dışında Nicolai'nin buna fırsat vermeyeceğini bilecek kadar zaman geçirmişti. Adamın iniltilerini umursamadan dikti bakışlarını cadının üzerine tekrardan. Onun sessiz ve umursamz duruşunu derinden gelen karanlık bir eğlenceyle süzüyordu. Umduğu sözler de çok geçmeden kulaklarına ulaşırken, gecenin daha eğlenceği olacağına karar vermişti şimdiden. Kulaklarına gecenin içinde net bir şekilde ulaşan ayak sesleri, gözlerinden önce haber vermişti Claire adlı kişinin yakınlaşmakta olduğunu. Ancak Nicola'i bunu tüm duyularıyla da takstik etmesine rağmen tek bir hamlede bulunmadan izledi genç cadıyı sessizce. Bekleyişinde hep olduğu gibi tekin olmayan bir lanet dolanıyor olsa da cadı hiç tereddüt etmeden yakınlaşmıştı yanına. Artık tüm ümidini kaybeden Orvin'se acı ve korku dolu feryatlarla kıvranıyordu arkasında. Ancak bu ne vampirin ne de Claire'nin umrundaydı sözlerindeki alaylar dışında. İki birbirinden ayrı beden zamanın eşiğinde birbirlerini karşılamayı daha ilgi çekici bulmuştu.
Cadının sıcak nefesini yüzünde hissederken, uzun süre sonra içine çekmişti o havaya ihtiyacı yokken. Sıcaklık ciğerlerine dolmuş ama varlığına farklı olduğunu hatırlatmaktan başka bir izlenim vermemişti. Gene de bunu hatırlamanın arzusuyla eğlenen Nicolai huzurla dolmuştu bir kez daha. "Uzak durur benden daha iyi bir kan, bense onla uğraşamam meşguliyetim arasında." Sesi ölü bir canlılıkla ulaşmıştı cadının duyu alanına. İkisinin de ilgisi iyice birbirine yönelirken, şanslı olduğuna karar vermişti. Uzun zamandan beri ince bir alay ve umursamaz bir rahatlık görmediğini itiraf edebilirdi. Büyücülere karşı bir sevgi beslemeyecek kadar kendine düşkün olmasına karşın farklı tarzda kişilikler görmek eğlenceli oluyordu onun için. Beyninin kıvrımlarında bu gerçekler dolanırken, dudaklarında dolanan narin bir sıcaklıkla kendine geldi ve gözleri ani bir merakla açıldı. Ölümüne izin vermeyen kötülük tamamen gözbebeklerinde dolaşırken cadıya ait parmağın hafifçe uzaklaştığını fark etti. Ucundaki birikmiş kan damlası açıktan koyuyo doğru kırmızının tonlarına bürünmüştü. Hala sıcaklığını belli edercesine kıvranıyor ve vampirin içindeki zehri heyecanlandırıyordu tekrardan. O kanın kızın dudakları arasında kayboluşu görmek ve tüm bunlar olurken, Claire'nin tüm sıcaklığını hissetmek heyecan vericiydi. Gözlerini kapattığında bile tüm olanları canlılıktan doğan bir sıcaklık yüzünden algılayabilecek kadar gerçekçiydi tüm olanlar.
Vampirliğe has duyuları tüm olanları en ince ayrıntısına kadar algılamış ve sonunda kanla sulanmış dudakları cadının kulağına doğru yakınlaşmıştı. Burun delikleri ona has bir kokuyla genişlemiş ve tam bu sırada ince parmağı cadının yanağına temas etmişti. Önce kanın kılcal damarlarda doluşunu parmağına başınçla iletilmiş ve gözlerinin parlamasına neden olmuştu. Bu ilk heyecanın hemen ardından parmağı boynuna doğru inmiş ve işte tam burada vücudun en güçlü damarına temas etmişti. Hızlı nefes verişleri sırasında kanın damarlara hücüm edişini ve bundan doğan basıncı, kendi içinde oluyormuşçasına yaşamıştı. "Evet, belki de sen daha iyi bir kan deposu olabilirsin." Parmağından itibaren tüm vücuduna kızın yaşamdan doğan sıcaklığı yayılıyor; vampirin teması ise ölümün soğukluğunu hissetmesini sağlıyordu sadece. İki farklı gücün çarpışmasıysa ılık bir karışıma neden olurcasına bağlıyordu iki varlığı birbirine. Nicolai ise cadının tüm varlığını her duyu organıyla delicesine yaşarken, bundan inanılmaz derece de eğleniyordu. "Kokun, sıcaklığın.. Kının özgür olmak istercesine akıyor damarlarında tatlım."
Cadının temasından beklenmedin bir çeviklikle uzaklaştı ve uysal adımlarla çevresinde dolandı. Her hafif adımında onu daha dikkatle süzüyor ve sanki tüm açıdan algılayordu. Böylece tüm açılardan duruşunu zihninde canlandırmayı başarıyordu. Adımları tekrar cadının yanına yakınlaşırken bakışları yerde kıvranmakta olan adamın üzerine dikildi. Artık iniltileri azalırken, nefes alışlarıda yavaşlamıştı. Boynundan süzülen kanlar ayaklarına ulaşacak kadar betona yayılmış ve koyu bir gölge oluşturmuştu. "Gereksiz bir varlık olmasıyla birlikte ölmeyi hak ediyordu. Ancak kaderi ölmek olabilirdi sadece." Sözlerine devam etmeden önce tekrar cadının üzerine süzülmüştü bakışları. Sanki onun içindeki tüm kötülüğü görebiliyor gibiydi. "Onun gibi birinin vampir olması acınası bir durum olurdu." Sözlerini alaylı ve soğuk bir kahkaha tamamlamış ve sanki sesi uygun bir esinti aralarında dolanmıştı. Bu sefer yakınlaşma hamlesinde Nicolai bulunurken, eskisinden daha canlı bir hale bürünmüştü. " Kanın akışına saygı duyacak biri gerçekten bu bitmek bilmeyen yaşamı hak eder." Sesi her bir kelimeyle birlikte yavaş yavaş kısılmış ve sonunda sessizliğe boyun eğerek kaybolmuştu. | |
| | | Claire Trisha Bullock Seherbaz
Gerçek Adı : Esraa. Kayıt tarihi : 13/07/10 Mesaj Sayısı : 10 Mücadele Tarafı : Karanlık Taraf Belirgin Özellikleri : Öfke - Takıntı - Umursamazlık RP Sevgilisi : -
| Konu: Geri: | Kara Gözyaşı | Perş. 09 Eyl. 2010, 20:54 | |
| Yüzünde gezinen parmakların boynuna temasıyla istemsizce titredi genç cadı. Ah, elbette korkudan değil... Anlamadığı bir haz, dizginleyemediği bir heyecan esir alıyordu bedenini. Adamın tavırları tehditvari olmaktan ziyade eğlenircesineydi zaten. Claire zihnini zorladığı kısa bir anda, daha önce hiç dikkatini çekmeyen bu türün aslında işine yarabileceğini fark etti. Düşüncelerinin dürtüsüyle yüzüne yapışan şeytancıl tebessüm, kulağına çalınan sesle, gittikçe belirginleşmeye başlamıştı. 'Evet, belki de sen daha iyi bir kan deposu olabilirsin.' Claire yapmacık bir hayal kırıklığıyla baktı herifin yüzüne, rengi çekilmiş solgun hatlarına. 'Hadi ama, bu herif kadar kanı bozuk olmadığımı anlaman cidden bu kadar çok zamanını almış olamaz değil mi?' Tiz bir kahkaha atıp, boşlaşan bakışlarını adamın yüzüne sabitledi. Başını hafif yana yatırıp, midesini bulandıran bir masumiyetiyle dinledi adamın tekrar kulağına çalınan sözcüklerini. 'Kokun, sıcaklığın.. Kanın özgür olmak istercesine akıyor damarlarında tatlım.' Gözlerini sahte bir hayretle devirirken dudaklarını araladı alabildiğine duygusuz bir tınıyla. 'Bunları iltifat olarak kabul ediyorum tatlı vampircikk.'
Claire'ı şaşırtan bir çeviklikle uzaklaştı genç cadıdan. Bu da neydi böyle? Genç cadı şaşkınlığını ustaca gizleyip adamı daha dikkatli süzmeye başladı. Vampirleri daha önce hiç önemsemediği için, onlar hakkında anlatılan hiçbir şeyi dinleme gereği bile duymamıştı genç cadı. Ki kanı bozuk baş seherbaz bile bu önemsemeyişini dikkate alarak, Claire'ı asla onlarla ilgili bir göreve yollamazdı. 'Ölmeye fazla meyillisin Claire. Ama korkarim ki bu şekilde olmasına izin veremem.' Adamın bu sözlerinin altında gerçekte neyin yattığını hep merak ederdi Claire. Huysuz seherbazını, kıçını hep zora soktuğu halde koruma isteği mi -ki bu çok dokunaklı olurdu- yoksa Anqie'nin söylediği gibi bi düşünüyordu cidden? 'Bu halinle başedemiyorken, ısırılman düşüncesi adamın üzerine karabasan gibi çöküyor bence C.' Anqie, Allen'ına kafayı takan bakanlık sürtüğüydü ama genç cadı severdi kızı. Sevmek... Claire sözlerinin saçmalığına yarım ağız güldü. Genç cadının sevme anlayışı, diğer insanlarının tabularını yerle bir edercesine anlamlandırılmış bir karmaşadan başka bir şey değildi şüphesiz. Claire sadece çıkarı varsa sevebilrdi... Ve kimse vazgeçilemeyecek kadar önemli değildi genç cadı için.
'Gereksiz bir varlık olmasıyla birlikte ölmeyi hak ediyordu. Ancak kaderi ölmek olabilirdi sadece.' Vampirin sözleriyle düşüncelerinden sıyrılan Claire, avının etrafında dolanır bir edayla çevresinde süzülen adamın, Orvin'e kayan bakışlarını takip etti. Orvin'in durmaksızın akan kanı, cılız bedeninden zemine süzülüp, genç cadının keyifle izlediği küçük bir gölet şeklini almıştı. Vampir de en az Claire kadar iştahla izliyordu bu manzarayı. Genç cadının aldığı keyif, onun ilgisini çekmiş olacaktı ki, kıza saldırmıyor sadece tartmak istercesine -ah, herifin bundan keyif aldığıysa bariz bir şekilde ortadaydı.- alayvari bir tonla, düşüncelerini sesli bir şekilde dile getiriyordu. 'Onun gibi birinin vampir olması acınası bir durum olurdu.' Sesindeki soğukluk ve ardından gelen tiz kahkaha, genç cadının hoşnutluğunu arttırmakla kalmayıp, düşüncelerinin iyiden iyiye şekillenmesini sağlamıştı. Daha önce önemsemediği bu ırk aslında işine yarabilirdi Claire'ın. 'Kanın akışına saygı duyacak biri gerçekten bu bitmek bilmeyen yaşamı hak eder.' Gardı usulca düşerken, vampirin hamlesiyle tekrar buruna gelişleri, genç cadının asayı daha sıkı kavramasına neden olmuştu. Tanımadığı, hakkında fazla bir şey bilmediği için tebrii elden bırakmak istemiyordu Claire. Ama adamın seçtiği sözcükler, tınısındaki korkutucu giz ve soğukluk genç cadının hoşuna gidiyor ve bunu belli etmemek gibi bir çaba sarfetmiyordu. Sinsice kısılan gözlerini vampirin ifadesiz bakışlarına sabitlerken, alaycılığın tünediği bir tınıyla aralandı dudakları. Sesi fısıltıya yakın ama vampirin duyabileceği ölçüde anlaşılırdı. 'Bu mükafat mı yoksa lanet mi, orası tartışılır bence ama haklısın. Orvin gibi bir sürüngen bu kadar kolay ve acısız ölmeyi bile haketmezken, sonsuzluğa karışması katlanılamaz bir ironi olurdu.' Pis pis sırıtıp, vampirden uzaklaştı ve yerde can çekişen zavallının yanında çömeldi usulca. 'Sonsuza dek bu piç kurusuna katlanma fikri... Cık, ben de sevmedim.'
Claire'ın iştahla izlediği titrek bedenden duyulur duyulmaz bir fısıltı çalındı kulağına. 'Claire... lüt-fen...' Yakarışları keyifle dinledikten sonra asasını cüppesinin iç cebine koyup, aynı cepten bir hançer çıkardı alt dudağını ısırarak. 'Hadi neşelen Orvin. Ve biraz da benimle oyna. Tatlı vampiri neşelendirdiğin kadar, beni de neşelendirebilecek misin bakalım?' Alay dolu bir hıh sesi çıkardı burnundan ve boştaki eliyle boğazını kavradı büyücünün. Parmakları arasında nefes almakta güçlük Orvin'in , zayıf direnişine aldırmıyordu şüphesiz. Duyulan korkuydu dikkatini çeken sadece. Bir süre anın tadını çıakrdıktan sonra, diğer elinde sıkıca tuttuğu hançeri nefes nefese kalan büyücünün karnına soktu hızla. Gözleri yuvalarından oynayan adam acıyla böğürdü. Genç kadın tiz bir kahkaha atıp hançeri yavaşça çevirdi. Orvin artan acının dayanılmazlığıyla ekşitti yüzünü. Oluk oluk akan kanla birlikte sararan dudakları duyulur duyulmaz bir fısıltıyla aralandı tekrar. ' Lütfen...' Genç kadın kulağına çalınan zayıf yalvarışa aldırmıyor gibiydi. Adamın doğrulttuğu bedenini, tekrar yere fırlatıp yüzüne sıçrayan kanın üzerinde parmaklarını dolaştırdı. Yerde kıvranan adama bakmayı sürdürürken, taze kanı dudağına sürüp, vampire hitaben mırıldandı ' I-ıh. Cidden, kötü kan. ' Ardından yere çömelerek adamın kesik kesik nefes alışını dinledi. Aldığı zevk kahkahalarıyla bütünleşip rüzgarın tınısına karışıyordu.
Biraz önce hançeriyle açtığı yaraya yapıştırdığı dudaklarını, yüzü gözü kandan gözükmeyen adamın kulağına kadar sürükledi. Orvin artık nerdeyse duran zayıf kalbine inat, hızla yaklaşan ölüme karşı koymaya çalışıyordu. Genç kadınsa tekrar konuşmaya başlamıştı aldığı hazzın belirginleştiği bir tınıyla. 'Lord'un işe yaramaz kuçu kuçusu uyumak istiyor, benimle oynamak istemiyor.' Bir yandan konuşuyor ve bir yandan da elini yaraya bastırıp kanamanın hızını azaltıyordu. Ölümü böyle kolay olmamalıydı. 'Şşşşşşşşş,,. Bu kadar kolay değil tatlım.' Adamın iyiden iyiye zayıflaşan inlemesi genç kadının tekrar konuşmasını sağladı. 'Sessiz ol Orvin. ' Oynadığı oyunun sona yaklaştığının farkındaydı ama duymadan izin vermeyecekti. Genç adamsa artık direnmeyi kesmiş ve yalvaran gözlerle kadına bakmaya başlamıştı. Artık bakışlarında ne şaşkınlık vardı nede korku. Artık direnmeye çalışmıyordu sanki. Genç kadının neyi beklediğinin farkındaymış gibi zor bela aradı dudaklarını. 'Lütfen, öldür beni. ' Genç kadın duyduklarından sonra sevinçten delirmiş gibiydi. Ayağa fırlayıp çığlık çığlığa kahkahalar atarak asasını kavradı ve kendi kendine mırıldanmaya başladı. 'Orvin'cik sıkılmış ve gitmek istiyor.' Cümlesini tamamladığı gibi olduğu yere muhlandı. Korkutucu tebessümlerini çehresinden silip sertçe baktı can çekişen adama. Asayı tutan elini yavaş yavaş kaldırıp 'İyi geceler tatlım.' dedi buz gibi bir soğuklukla ve duyulur duyulmaz sert bir tınıyla ekledi. 'Avada kedavra.' Havada süzülen yeşil ışık, yerde yatan adamı göğsünden vurdu ve cansız bedeni hareketsizleşti.
'Pis kanıbozuk.' Mırıldanarak arkasını döndü ve vampirle tekrar göz göze geldi. 'Eh, artık tanışmalıyız sanırım. Ben Claire, Claire Trisha Bullock.' Biraz önce delirmişcesine cesetle oynayan cadı gitmiş, yerine soğukluğuyla göz doyuran seherbaz geri gelmişti sanki. Ayrıca genç cadı ilk defa birinin gözleri önünde yapmıştı böyle bir şey. Rahatsız olması gerekirken umursamamıştı nedensizce. 'Her neyse.' Diye geçirdi içinden ve hançerini temizleyip tekrar cüppesinin cebine koydu yanıt beklerken. Genç cadı asasına ve safkan saplantısına olan bağlılığına rağmen, hançeriyle oynamaktan aldığı hazzı hiçbir şeyden almadığını fark etmişti bir kez daha. Orvin'in en sonunda bir halta yaramasıysa işin en verimli kısmıydı Claire'a göre. Düşüncelerine burun kıvırıp, pelerinini gerdirerek vampire dikti bakışlarını. Sessizlik hükmünü sürerken, genç cadı bu süpriz karşılaşmanın nasıl işine yarayacağını düşünmeye başlamıştı...
| |
| | | Nicolai Vampir
Kayıt tarihi : 08/09/10 Mesaj Sayısı : 6 Mücadele Tarafı : -
| Konu: Geri: | Kara Gözyaşı | Perş. 09 Eyl. 2010, 21:22 | |
| Cüppenin altında sıkıca kavranan asanın korumasını fark etmek için bir kahin olmak gerekmiyordu. Aslında kan her şeyi anlamasına yardımcı olacak kadar iyi bir muhbir sayılırdı her zaman. Kızın dudakları arasından çıkan tüm sözleri dinlerken, bu tarz kendine karşı konan gizli savunmaları ne kadar çok gördüğünü de anımsamıştı. Belki de bir lanetti sahip olduğu gerçekten ama hayır, bu gücün özelliğini kavrayamamış zavallı büyücü tayfasının mantığıydı. Sahip olduğu gücün, bu kadar sığ bir yobazlığın altında erimesine varlığının başından beri izin vermemiş ve bu mantığın en büyük kurucularını teker teker yok etmeye ant içmişti. Zamanında vaktini çok olan muggle dünyasına özelikle çok saldırıda bulunduğunu kabul etmesi gerekiyordu. . Dudakları hafifçe büzüldü ve cadının yere yığılmış bedene ilerlemesine izin verdi sakince. Bir katil olarak hep kendi işini kendi halletmiş ve tek başına kanın saatlerce akışını izlemeyi becermişti. Ancak şimdi işlerin biraz değiştiğini kabul etmek gerekiyordu. Bu kendi içine kapanık sırları arasında ilk kez birini ayinine katıyor ve hatta son safhayı onun tamamlamasına izin veriyordu. Bunun ilginç bir deneyim olmasının yanı sıra; karanlığı kendisi kadar olan bir varlık bulmuş olmanın heyecanını yaşıyordu. Bu seyirin keyfine iyice sahip olabilmek için sırtını hafifçe duvara yasladı. Artık yapması gereken tek şey sessizliği ilke edinerek gerilimin tadını çıkarmak olacaktı.
Gerçekten bu dar sokak karanlığı güçlendirmek için güzel bir yerdi. Nicolai ise bu sokaklarda gördüğü tüm olayları düşündükçe, burasının tüm değişimlere rağmen ölümün odak merkezi olduğunu fark etmişti. Ancak bu gece katil kendisi değil, Claire adındaki bu cadı olacaktı. Karşısındaki bu acımasız cadının farklı olduğunu zaten ilk gördüğü anda tahmin etmiş ama avını bıçakla devireceğini düşünmemişti. "Eskiler moda oluyor." Sesi sadece kendi duyabileceği bir seviyede çıkarken kolları önünde birleşti. Taze bir aşık gibi tatılmamış bir heyecana yakınlaştığını farkındaydı Nicolai. bunun doğru bir hamle olduğundan şüphe duymasının da en büyük nedeni duygularının bu kadar etkileyici olmasıydı zaten. Gene de karanlığın en büyük ulaklarından biri olduğunu düşününce, bu olacaklara izin verebileceğini biliyordu. Geçmişten bugüne yaptığı zaten hem olayların gidişatına karar vermek olmuştu. Aklı tüm bunların bilinciyle temizlenirken, gözü fısıltılar arasında bir parıltı gördü ve doğrulan pıçağın sürtünmeyle çıkardığı sesi işitti. Gözleri kapanmış ve aklı olanları sesler sayesinde işitmeye ve algılayama karar vermişti. Ancak büyük bir anı defterine benzeyen beyni, daha eski hatıralara yönelmesine neden olmuş ve Nicolai'yi tanıdık bir zaman diliminde uyandırmıştı tekrar.
Toprak bir yol, çevresindeki iki katlı bahçeli eski evler... Burasını hatırlıyordu. Dudakları alaylı bir şekilde kıvrılmış ve aslında bulunması gereken andan çokta farklı bir yerde olmadığı anlamıştı.1566 yazının güzel gecelerinden birindeydi sadece. Zamanına göre artık Kostantine'den İstanbul lakabına geçen bu şehirde ilk bulunuşu olmadığını kabul etmesi gerekiyordu. Ancak tüm kabulleri arasında bu şehirden kaçması gereken tek zaman dilimi bu gece olmuştu. Ölümsüz yaşamından bu yana hep gelecek dönemleri etkileyecek hamlelerde bulunmayı tercih etmiş ve istediği zaman istediği kişiye destek çıkmıştı. Yeni bir mantık açmak için Fatih'e İstanbul Fethin'de yardımcı olmuş ve işte kaçması gereken o gecede yobazlaşmaya başlayan bir saltanata karşı gizli bir saldırıda bulunmaktan suçlanmıştı. Kaç kere öldürülmeye çalıştığını artık anımsamıyordu ne yazık ki. O gece peşine düşen arap asıllı suikasçi ilk avcısı olmamış ve av olan ilk avcı da olmamıştı. Onun kendisini takip ettiğini sıkılmış kılcal damarlara biriken kan sayesinde algılamış; sonrasındaysa ölümüne bu sokakta yolcu etmişti. O geceden sonra ölüm ayinlerine uygun bir sokak olduğuna da karar vermişti burasının. Ancak o zamandan beri ikinci kez bir bıçağın parlayışını görmüştü bu karanlığın içerisinde.
Gözleri sakince şimdi zamanın manzarasını seyrederken, Claire yerinden doğrulmuş ve kendisine yakınlaşmıştı. O heyecanlı havasını çoktan bir kenara bırakmayı başarmış bir cadıyla karşı karşıyaydı. Tüm karanlığın hakim olduğu bu zaman dilimine rağmen tanışma faslına gelinmişti. Ne de olsa gizli efendilerine güzel bir kurban sunmuşlardı bu gece de. Ancak Nicolai bunların hepsini bir kenara bırakmış; isim verme konusunda ufak bir tereddüte düşmüştü. Aslında bir isim vermekten çekindiği de söylenemezdi. Sadece başlangıçtan bu yana taşıdığı birçok isimden hangisini söyleyeceğini bilememişti . Sonunda sessizliği bozmaya karar vermiş olacak ki alaylı bir ifadeyle cadıya yakınlaştı ve tekrar canlı dudakları arasından çıkan nefesi yüzünde hissederken cevap verdi. "Beni Nicolai olarak tanımlayabilirsin, karanlığın kurnaz güzeli."
| |
| | | | | Kara Gözyaşı | | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|