Fiendfyre
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ana Kurgu: Ölümün Bilmecesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
RàzìèL StormFury
Vampir Kontu
Vampir Kontu
RàzìèL StormFury


Kayıt tarihi : 03/10/09
Mesaj Sayısı : 360
Mücadele Tarafı : Countess
RP Sevgilisi : My unholy blessing, Claudia Johannes Varjus

Ana Kurgu: Ölümün Bilmecesi Empty
MesajKonu: Ana Kurgu: Ölümün Bilmecesi   Ana Kurgu: Ölümün Bilmecesi Icon_minitimeSalı 25 Ocak 2011, 04:58


“Peki ya ölüm yiyenler, onlar ne yapıyor?”

Mağarada vampir soyunun kontuna ait kendinden emin ses yankılanıyordu, ürpertici bir rüzgâr mağaraya giriş yaptığında. Ölümün alamadığı tek varlık, karşısında bulunan deneyimli vampirinden, son zamanlarda yaşanan gelişmeler hakkında rapor alıyordu. Zihnine akın eden tüm soruları sistematik bir şekilde düzenleme işlemini yaparken aralarında en önemli olan soruyu az önce sormuştu. Aldığı bilgiler doğrultusunda kilit nokta, bu sorunun cevabında gizleniyordu çünkü geçmişte yaşanmış birçok olayda onların asaları vardı. Saçtıkları büyüler, bazen yanlış hedefe giderek beklenmeyen olaylara gebe olmuş, bazense tam hedefine giderek beklenen sonuçlar doğurmuştu. Gözlerindeki kararlılık her halinden belli olan soğuk varlık aklındaki düşünceleri gizlemiş, bakışlarını sorgulayıcı bir tavır vererek karşısında duran bedene çevirmişti. “Bununla ilgili yaptığım çalışmalardan pek bir sonuç alamadım ancak araştırmam beni necromancerlarla ile ilgili bulgulara yönlendirdi.” Kontun karşısında saygıyla duran vampir, cevabının efendisini tatmin etmediği düşüncesiyle başını eğmiş, ellerini birleştirmişti; oysaki bilmediği bir şey vardı, ölümün istemediği varlık zihninde beliren düşünceleri destekleyen bir cevap aldığını düşünüyordu. Sert sesi, bir kez daha yankılandı bu sarkıkların bulunduğu yerde. “Peki, şimdi gidebilirsin!” Beyaz parmaklarının kavradığı koltuk kenarını sıkıca tutan varlık, yavaş bir şekilde ayaklarının üzerine kalktı düşüncelerinin eşliğinde. Bugün planlarında bir taşı daha oynatmış, istediğine giden yolun kaderini çizmişti.

Karanlık tarafın lordu olan Joseph’in esrarengiz ölümüyle birlikte uzun bir süre sihirli dünyanın savaştan ve tartışmalardan uzak kalacağını, kendi ırkının da rahatça büyü âleminde varlığını sürdüreceğini düşünmüştü. Görünen o ki yanılmıştı. Joseph’in neden öldüğü ile ilgili henüz herhangi bir bulguya rastlanmazken, geride bıraktığı yandaşlarına bazı görevler verdiği rivayetleri ortada gezmekteydi. Jospeh’e olan bağlılık ile henüz hiçbir yandaşı kendisine bir açıklama yapmamıştı, hâlbuki geçmişte yaşanan bir anlaşma ortak çalışmayı gerektiriyordu, şimdi ne olmuştu? Yoksa Joseph kendisini kullanmaya mı cüret etmişti?

Sihirli âlemde bazı bölgelerde yaşanmaya devam eden gizemli ölümlerin olması, bazı bölgelerde ise hiçbir ölümün olmamasıyla başlayan şüpheleri, kulağına gelen bilgilerle daha da artmıştı. Zihni bir yap-boz oyunu gibi olmuştu; her bir yeni bilginin eklenmesiyle resim tamamlanıyor, yanlış koyulan parçalar doğru yerlere gönderiliyordu. Ve tüm parçalar aynı yolu çiziyordu; necromancerlar hakkındaki bulgular doğruydu. Joseph’in ölümünden sonra karanlık taraftaki herkesin dudaklarına mühür vurması, kontu iyice işkillendirmiş ve onlara bıraktığını düşündüğü görevlerin olduğu kanaatine varmıştı. Peki ya amaçları ne olacaktı? Ne için hareket edeceklerdi? Yine büyücülerin safkan saçmalıklarından biri mi olacaktı, yoksa hedef Bakanlık mı olacaktı? Daha fazla bilgiye ihtiyacı vardı, çok daha fazlasına.

Bedeninde çok uzun zamandır ilk defa hissettiği bir duygu, tüm soğuk hücrelerini kapladı; çelişki. Joseph’le yaptığı anlaşmanın geçerliliği kalmamış mıydı artık? Ya da kendisi öyle olduğunu mu zannediyordu? Gözlerini kısmış, boğazında hırıltılar yükselmeye başlamıştı. Büyülü âleme güvenmeme konusunda her zaman haklı oluşu, bu olay ile tescillenmişti. İnsan ırkının zaaflarına hiçbir zaman güven olmazdı, ihtiyaçlarını karşılayan her kişi için en değer verdikleri şeyi bile koşulsuz verebilirlerdi. Bu yüzden onlardan nefret ediyor, küçük görüyordu… Büyü dünyasının son zamanlarda kaosa doğru sürükleyen olaylar kendilerini bir nebze olsun unutturuyor, kendisinin ve ailesinin güvende olmasını sağlıyordu. İnsanoğlunun bir diğer zaafıydı bu işte; unutkanlık. Bu zayıf yönleri soğuk varlık için kaçınılmaz bir koz sağlıyordu, bu sayede onlara hiç ummadığı anda darbe indirerek kendilerini tekrar hatırlatacaktı.

Zihninde yaptığı hesaplamanın son aşamasına geldiğinde mağaranın girişine doğru yöneldi, yavaş ve kendinden emin hareketlerle. Dışarıdaki manzaranın güzelliği ile çevresindeki vampirlere bakarak derin bir nefes aldı, onları güvende tutmak önde gelen amaçlarından biriydi çünkü. Kendilerini gizlemek zorunda kalmışlardı zayıf kişiler yüzünden. Artık buna bir son verecek, hak ettikleri saygıyı göreceklerdi. Son bir kez daha çevresinde gözlerini gezdirdi, bugünden itibaren her şey değişecekti…

Ölüm yiyenler nerede toplanıyorlarsa, onları mutlaka görmeliydi, mutlaka. Onlarla yapılacak işleri vardı, aynı Joseph’in yaptığı gibi, her şey kendisinin elinde olacak, olayları kendi isteğine göre yönlendirecekti. Zihninde geçmişe dayalı bir araştırma yaparken Joseph’in kullandığı yerleri hatırlamaya, kendisine yalan söylemediğini düşündüğü zamanlara yoğunlaşmıştı. Kendisinden daha az zeki daha az kararlı olduğu için ona hiçbir zaman güvenmemişti ancak yaptıkları anlaşma buna imkân vermemişti. Ölüme meydan okuyan varlık için yapılan anlaşma her zaman doğru her zaman güvenilir olmuştu. Ama bunu suiistimal edenlerden hesabını ağır bir şekilde soracaktı. Zihninde yakaladığı bir anıyı, detaylıca incelediğinde Neden olmasın?,dedi kendi kendine. Yapabileceği ne varsa yapmalıydı bu dönemde.

İlk adım için taşlar dizilmiş, piyonlar emir bekleyen bir kul gibi kendilerine verilecek görevleri beklerken yönetici sessiz bir edayla olaya farklı bir açıdan giriş yapmıştı. Mağaradan ilk doğan olmanın verdiği o inanılmaz hızla uzaklaşıyor, önündeki her bir engeli kolaylıkla aşıyordu; hedefi ise Joseph’in Godric’s Hollow’da ki gizli karargâh olarak kullandığını söylediği yerdi. Eğer gerçekten orada bir karargâh bulunuyorsa, ölüm yiyenler en güvenilir yer olarak orayı seçeceklerini bilen varlık, hızla ilerliyordu. Onlara beklemedikleri bir sürpriz ile kendisini hatırlatacaktı. Bu düşünceyle yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu ve gideceği yere kadarda silinmedi. İsmini Godric Gryffindor’dan alan bölgeye geldiğinde ise yavaşladı ve çevresini sezmeye başladı. Doğası gereği kendisinde olan güçler ile bilhassa kulaklarını, en ufak bir koku farkını algılayabilen burnunu ve inanılmaz keskin görüş yeteneğini çevresini taramak için dikkatle kullanmaya başladı. Tüm bu yetenekleri kullanan varlık amacına ulaşabilecek miydi? Karargâhı bulup onlara şok yaşatacak mıydı? En önemlisi necromancer hakkında nasıl bir strateji geliştirecekti?


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ana Kurgu: Ölümün Bilmecesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sohbet - Kurgu Merkezi.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Fiendfyre :: Pano :: Merkez Bina :: Kurgu-
Buraya geçin: