Fiendfyre
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Sen de kimsin?!

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Blair Alator
Bakanlık Müsteşarı
Bakanlık Müsteşarı
Blair Alator


Gerçek Adı : Pelin
Kayıt tarihi : 15/08/10
Mesaj Sayısı : 9
Mücadele Tarafı : *
Belirgin Özellikleri : Soğuk, kırılgan, dikbaşlı

Sen de kimsin?! Empty
MesajKonu: Sen de kimsin?!   Sen de kimsin?! Icon_minitimeSalı 18 Ocak 2011, 03:37

Yer: Alator Malikanesi girişi
Zaman: Akşamüstü, mesai bitişi sonraları
Kurgu ve kişiler: Foren ve Blair Alator'un akraba olmalarına rağmen ilk kez karşılaşmaları ve komik olaylar






İrlanda… Beyaz tenindeki ufak tefek çillerin içinde bulunduğu ülkedeki insanlar yüzünden oluştuğunu düşünüyordu. Yavaş yavaş çocukluğuna dönen düşünceleri, biraz daha renklendi ve hareketlendi. Babasının yüzündeki kızıl lekelerden sonra mavi gözlerine çıktı bakışları. Kucağında savunmasız hissetmeyişine alışmıştı; ancak bunun sonsuza kadar sürmeyeceği gerçeğini erken kanıksaması gerekmişti. Alabildiğine dolu çocukluğunun sonunda, ailesinden uzakta olduğu bir okul gününde, tek gerçek dostu babasını ölüm haberini almıştı. O günden beri yaşlı adamın kendisi üzerinden yaşamaya çalıştığı hayallerini tamamlamayı kafasına koymuştu Blair. Okulu başarılı bir dereceyle bitirirken, elindeki ufak kağıt parçasıyla gökyüzüne bakıyordu. Artık bir statüsü olduğunu simgeleyen diplomasıyla birlikte, yolunda ilerleyebilirdi . Genç bir kadının düşünmesi gereken her detayı kendisi için düşünen annesine minnettar geçirdiği senelerin ardından, tayini ile onu arkada bırakacağını öğrenmesi zor olmuştu.

‘’ Bu tayini kabul etmeyeceğim.’’
‘’ Saçmalama Blair; artık küçük bir kız değilsin. Ben de evcil bir hayvan değilim.’’

Kadının sözlerinden sonra, ilerleyen günlerde, yanına yaklaşık on beş denemeden sonra bulduğu kadını yerleştirdi. Annesi de kendisi gibi bir cadı olmasına rağmen, zaman zaman hastalık yüzünden güçsüz düşebiliyordu. Üstelik evde yalnız kalmaması için yanında bıraktığı kadın, onunla hem yoldaşlık edebilir hem de ufak tefek hizmet işlerini görebilirdi. Kapıdan ayrılmadan önce annesinin gülümseyişini aklına kazıdı. Sözlerini de. ‘’ O evde herkes gibi bizim de hakkımız var Blair. Anahtarın seninle. Baban o evde yaşadığını bilmekten mutluluk duyardı. Otel köşelerinde kalmayacaksın.’’ Boynundaki oymalı anahtara baktı. Annesinin gülümsediğinde kıvrılan dudaklarının kenarındaki belli belirsiz kırışıklıklar anlayışını yumuşattı. ‘’ Pekala; ama neyle karşılaşacağımı bilmiyorum. Haber veririm.’’ Adresi defalarca söylediği için hafızasına kazınan evin bahçesine kadar yerini biliyordu. Yakınlarda bir kaldırıma cisimlenmeyi seçmeden önce, hafızasında küçüklüğünü yokladı. Evin bahçesinde geçirdiği tek bir günü aklını getirdi. Küçükken, tesadüfen uğradıkları anlardan kalan bir anı parçasındaki görüntüye tutundu. Yaşadığı sıkışma hissi öyle kuvvetliydi ki, itilişi de bir o kadar kuvvetli oldu. Camdan bir kalkana toslamış gibi, ufacık bir delikten dökülen sıvı misali yola serildi cadı. Saçlarını düzeltip düştüğünde dağılan bavuluna baktı. Yoldan geçen köpeğin yanına yaklaşıp kıyafetleri koklamasına öylece bakakaldı. İfadesiz yüzünde beliren kızgınlıkla olduğu yerden kalktı. Asasını bavula doğrulttu. ‘’ Akla pakla!’’ İçeri tıkışan eşyaların katlanıyor olmaları birkaç saniyelik geçici huzuru sağlasa da, elindeki asayı kırmak üzere olduğunu fark etti uçları beyazlaşan parmaklarına baktığında. Yola saçılmasının sebebinin bir çeşit cisimlenme kalkanı olduğunu anlamak zor değildi. Müsteşar olarak atanmasının sebeplerinden biri, büyüler ve tılsımlar hakkında bilgi sahibi oluşuydu.

‘’ Alt tarafı eski bir malikane.’’ Bir anda kalkan kaşı, evin korunmasının sebebinin ne olabileceğini düşündürdü. Ailenin geri kalanının katlediliş hikayelerini dinlediğinde içi sıkışan cadı, bir anlığına olsa da hak verdi evin kendisinden önceki sahiplerine. Sokak adlarına bakmak için başını kaldırdı. Kaldırımın ucuna doğru dikilmiş direkteki yamuk tabelada duran silik sayıları okudu. ‘’ Beş sokak arkada.’’ Eline bavulunu alıp sırtındaki acı hissiyle yüzü buruşarak ilerlediği on beş dakikalık mesafenin sonunda, anılarındaki manzara, biraz kirlenmiş ve biraz değişmiş şekilde karşısındaydı. Çimlerdeki soluk renkte gördüğü eskimiş ve kurumuş ayakkabı izlerine baktı. Gözlerinin önünden geçen küçük kızın rengarenk kıyafetine gülümseyerek baktı. Hemen ardından kirpiklerini hızla kırpıştırdı. Arkasından gelen görüntü silindiğinde, hayallere daldığını anladı. Malikanenin önündeki çimler aslında yeşilden çok uzakta bir renkteydi. Sonbaharın sarısı üzerlerinde her tonda yayılmış iken, yavaş yavaş ilerlediği toprağa gömülen topukları yüzünden kendisini rahatsız hissetti. Ayakkabılarını eline alıp ince çorabın altından topuklarına değen sert bitkileri hissetti.

Kapıya vardığında anahtarı boynundaki ipten bir çekişte kurtardı. Elindeki demir parçayı gümüş renkli kilide soktuğunda, kendi iradesiyle dönen kilidin can alıcı sesini dinledi. Ufacık bir tıkırtıyla nazikçe dönen anahtarı deliğinden çekip eline aldı. Eve ilk adımını attığında, aldığı kokuyla dudakları gerildi. Her yer tıpkı çocukluğundaki gibi kokuyordu. ‘’ Ah.’’ Hatıraların asla ölmeyişinin uyandırdığı hayranlıkla ilk adımını attı. Gıcırdayan tahtalardan biri yüzünden ayakkabılarını geri giydi. Düşme tehlikesini göze alamazdı.

İlginç şekilde çok da kirli olmayan evde yakın zamanda konaklanmış olduğunu düşündü. Bavulunu girişteki sehpaya koymadan önce antredeki resme takıldı gözleri. Tozlardan zor seçiliyor olmasına rağmen, büyük büyük amcasına ait olduğuna dair bahse girebileceği portrenin ayrıntılarını incelerken, elindeki bavulu yere, çantayı da sehpaya bıraktı. Çanta elinden gitmeden duyduğu şangırtıyla eli kolu birbirine dolandı. Asasına bile gitmeyen bileğinde ipinden asılı sallanan çanta, bırakmadan önce değerli olduğu işlemesinden belli olan ufak bir vazoyu tuzla buz etmişti. Dizlerinin üzerine dikkatle çöken cadı sinirle söylendi. ‘’ Aah! Otelde kalmalıydım! ’’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Foren Alator
Seherbaz
Seherbaz
Foren Alator


Gerçek Adı : Yargı Bilgiç
Yaş : 33
Kayıt tarihi : 09/09/10
Mesaj Sayısı : 504
Mücadele Tarafı : aydınlık
Belirgin Özellikleri : Merak, arkadaşlarına bağlılık, maceraperest
RP Sevgilisi : Galadrıel Lûthien

Sen de kimsin?! Empty
MesajKonu: Geri: Sen de kimsin?!   Sen de kimsin?! Icon_minitimeSalı 18 Ocak 2011, 16:59



Hayatı boyunca tüm ailesinden uzak durduktan sonra bu eve bağlanması kendisi açısından oldukça ilginçti. Kendini bildi bileli yerleşik bir yaşama uzak kalmıştı, tabi son bir yılı saymazsa. Tüm dünyayı gezip pek çok şeye tanık olmuş, insanların yıkılan hayallerini harap olmuş hayatlarını görmüş, acıyı ve tatlıyı hayatta olan ya da olmayan çok sevdiği insanlar birlikte tatmış ve gizemli olayların gölgesinde bilinmezliğin kokusunu algıladıktan sonra şimdi bu terk edilmiş evin tozlu kütüphanesinde bir zamanlar malikaneye asıl sıcaklığını veren insanların fotoğraflarına bakıyordu. Bir an için solmakta olan bir ateşin kıvılcımlarını hissetmiş gibi ürperdi genç seherbaz. Ev hala canlı diye düşünerek gülümsedi.

Fotoğrafların içinde annesini gördüğü zaman gözleri doldu. Onu ne kadar çok özlediğini düşündükçe canı yanıyordu. Kaybını unutmaya çabalıyordu; fakat üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin böyle bir ızdırabın izleri silinmiyordu. Dalga dalga gelip kurdun kuzuyu boğazlaması gibi boğuyordu insanı. “ Seni çok özledim anne. “ Fısıltıyla çıkan sesi evin sessizliğine yapışıp kaldı insana daha büyük acılar verircesine. Bu evi belki de annesini ona hatırlattığı için seviyordu. Onun gibi güzel ve mağrur... Buradan taşındığı için kendine kızmaması mümkün değildi. Fakat diğer yandan hayatında önemli bir yer etmiş kadınla Galadriel’le birlikte yaşıyordu. Her ne kadar tuhaf bir yaşamları olduğunu bilse de genç seherbaz sonunda az da olsa düzenli bir yaşamı bulduğunu düşünüyordu.

Anılarla dolu fotoğrafları yerlerine koyup kütüphanenin içinde dolaşırken sanki bir mabedin içinde dolaşıyormuş gibi dikkatli ve huzur içindeydi. Kitaplarla dolu bir ibadethaneydi burası. Bu engin ve sessiz dostları her zaman çok sevmişti. Büyük büyük dedesinin evi bu şekilde düzenlediğini düşündükçe onun da kendi kafasında olduğunu düşünmüştü.Belki de kendisi gibi kafasının dikine gidiyordu belli mi olur? Bu düşünce bir an kendisini gülümsetti raflarla dolu dostlarının içinde. Eğer Gabriel Alator öyle biri olsaydı bu malikane şimdi burada olmayabilirdi. Hatta böyle köklü bir ailenin izleri bile İngiltere’nin asil geçmişin içinde barınmazdı.

Büyük işler başarmış bir ailenin kalan ferdi olmanın hem gururunu hem de yalnızlığını çekiyordu. Aslında malikanede kalmamasının iyi bir yönü de vardı. Bu büyüklüğün içinde yalnızlıktan kaybolabilirdi. Gerçekten hiç akrabası kalmamış mıydı? Onurlu bir şekilde yaşamanın laneti mi demeliydi buna? Geçmiş yüzyıllarda yaşanan kıyım kendisini yalnız bırakmıştı bu koca dünyada. Keşke ben de o zamanda yaşamış olsaydım. Düşüncelerinde samimiydi, kalan fert olmaktansa atalarıyla birlikte savaşmış olmayı istiyordu. Onlarla birlikte ölüp ölmeyeceği aslında umrunda bile değildi sadece bazı anlarda kendisini en zayıf anında yakalayan yalnızlığından kurtulmak istiyordu.

Dışarıdan duyduğu bir gürültüyle irkildi. Ne olduğunu düşünmesine fırsat kalmadan mesleğinin getirdiği tecrübeyle asasını çekmişti hemen. Evinin dokunulmazlığını kirletmeye çalışanlara karşı duyduğu öfkeyle dışarıya fırladı. Kısa sürede vardığı evin kapısında gördükleri kendisini şaşkınlığa uğratmıştı. Bir kadın bavullarıyla birlikte kırık bir vazonun önünde diz çökmüştü. Sıkılgan ifadesine dikkat edemeden elindeki anahtara dikkat kesildi. Anahtar? Sadece aile fertlerinin tılsımlı anahtarları bulunurdu. Sahibine bağlı ve onla beraber varlığını sürdürürdü. Bu durumda önündeki kadın akrabası mıydı? Gözleri kırık vazo parçalarına kaydığında göz bebekleri büyüdü şaşkınlık ve daha büyük bir öfkeyle. Annesinin kendisine yadigar eşyalarından biri yerde öylece duruyordu kırık ve harap bir şekilde. Anılarının çalındığını düşünürmüş gibi bir korkuyla hızla vazoya doğru yöneldi. Farkında olmadan patlayan sesi evin içinde yankılandı bir anda. “ Seni beceriksiz. Neler yaptığına baksana. “ Diz çöküp ağlamaklı gözlerle kırık parçalara dokunurken yüzünü bir sıcaklık basmıştı. Olduğu yerde kıvranıyor ve yanı başında duran kadına bağırıyordu. “ Bu annemden yadigardı bana sakar şey. “ Kırık bir parçayı alıp bakarken duyduğu kızgınlıkla tekrar yere fırlattı. Her şeyin tuzla buz olduğunu düşünerek acı çekiyordu.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sen de kimsin?!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Fiendfyre :: Yerleşim Merkezleri :: Londra :: Alator Malikanesi-
Buraya geçin: