Galadrıel Lûthien Amheh Tarikatı Lideri
Gerçek Adı : Mine Kayıt tarihi : 26/10/10 Mesaj Sayısı : 224 Mücadele Tarafı : Karanlık ve gizemli... RP Sevgilisi : Foren Alator
| Konu: PERİLİ MALİKÂNE - SALON- Perş. 18 Kas. 2010, 01:49 | |
| RP in,
En son Galadrıel Lûthien tarafından Perş. 25 Kas. 2010, 13:34 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
Foren Alator Seherbaz
Gerçek Adı : Yargı Bilgiç Yaş : 34 Kayıt tarihi : 09/09/10 Mesaj Sayısı : 504 Mücadele Tarafı : aydınlık Belirgin Özellikleri : Merak, arkadaşlarına bağlılık, maceraperest RP Sevgilisi : Galadrıel Lûthien
| Konu: Geri: PERİLİ MALİKÂNE - SALON- Perş. 18 Kas. 2010, 02:33 | |
| Kurgu: https://fiendfyre.yetkin-forum.com/lothlorien-orman-f123/buyuculerin-karanlk-afa-t670.htm buradaki olayların hemen ertesinde gelişenler. Zaman: Gecenin ilerleyen saatleri. Kişiler: Galadriel Lüthien & Foren Alator Yer: Lüthien Malikanesinin salonu.
Perili malikanede gecenin bir vakti hayat ne kadar sıra dışı olsa da normal seyrinde devam ediyordu. Her zaman bir garipliğin olduğu malikanede sıradan bir gün geçirmek imkansızdır. Neyle karşılaşacağınızın belli olmayacağı gibi başınıza ne geleceği de belli olmaz. Tam bir gizem karmaşası olan bu ev aslında pek çok kişiye barınak olmuş bir yerdi. Tüm garipliklerine rağmen yaşayanların bu evi sevdiğine şüphe yoktu. Her biri sonuna dek bağlıydı buraya. Fakat bu garip, gizemli ve sıra dışı evin sıradanlığı bozulmak üzereydi. Sıradışı bir mekanda sıradanlığı bozacak şeylere nadir rastlanır ve gecenin rahmine öyle bir an düşmüştü şimdi.
Salonun ortasında beliren elektriklenme gittikçe büyüdü. Büyürken meydana getirdiği tuhaf bir rüzgar salonu dağıtırken bazı mobilyalar parçalanmaya başladı. Uğultulu rüzgarın sesi ve kırılan mobilyaların çıtırtıları eşliğinde elektriklenmenin merkezi genişlemeye başladı. Perdeler uçuşuyor, avizeler sallanıyor, bir kısmı yere düşüyor, ağır mobilyalar yaprak misali oradan oraya sallanıyor, kağıtlar havanın akımına kapılarak havalanıp süzülüyordu. Tüm bu hengamenin ortasında beliren bir adam yere düştü. Bir anda belirdiği adam bedenindeki yaralar ve çarpmanın getirdiği acı nedeniyle bir inleme koydu ortalığa. Etrafındaki rüzgar yavaş yavaş dinerken savaş alanına dönmüş salonun ortasındaki büyücü yavaşça başını kaldırdı. Bulanık gören bakışlarını kırpıştırdıktan sonra tanıdık bir manzarayla karşılaşan Foren birkaç saniyenin ardından durumun garipliğinin farkına vardı. ‘Ne?’ Kaşları çatılan seherbaz vücudundaki acılara aldırmadan dağılmış salonda gözlerini gezdirdi. Şaşkınlığı gittikçe artmaktaydı ve küçük dilini yutmuşçasına bir ses dahi çıkaramıyordu. ‘ Buraya nasıl geldim ben? ‘ Zihninde yankılanan sorular cevapsız kalıyordu.
En son hatırladığı şey ezeli düşmanı Drautia’yla yaptığı duelloydu. Adamı hatırlamasıyla birlikte mimiklerinde oluşan öfke şaşkınlığın yerini aldı. Flavus ve dokuz arkadaşının acısı tekrardan yüreğine binerken yerde öylece yıkılmış bir şekilde yatıyordu. Yaralarından akan kanlar bu kez salonun zeminini ıslatıyordu. Tüm hayatını bir zamanlar mahvetmişti o kara büyücü. Hala da acısını çekiyordu. Arkadaşlarını unutamamıştı. Neredeyse tüm Avrupa’yı Drautia ile yandaşlarını yakalamak adına kat etmişlerdi. Peki sonucunda ne olmuştu? ‘ Elimde acılarla kalakaldım. ’ Hiç görmediği güçte büyüler bir savaşta uçuşup durmuş ve geriye sadece iki ruh bırakmıştı. Biri kendisiydi diğeriyse bu gece karşılaştığı şeytandı. Nefes alışları öfkenin ve acının verdiği buruklukla hızlanırken tekrar tekrar o savaş anını hatırlıyordu. Patlamalar… yıkım… sönmüş hayaller… yitip gitmiş hayatlar… Şimdi düşünüyordu da aynılarını Drautia da yaşamıştı. İki düşman hayatın ortak tek noktası geçmişlerindeki kabustu.
Düşünceleri salona geri döndüğünde durumun şaşkınlığı tekrar üzerine çöreklendi. Hasmınınkiyle çakışan büyüler sonucunda buraya gelmişti. Peki bu nasıl olabilirdi? ‘ Hangi güç cisimlenmenin imkansız olduğu bir yere beni getirebilir? ‘ Güçten düşmüş bedeniyle zorlukla doğruldu. Hareket etmek dahi kendisine acı veriyordu şuan. Fakat daha kötülerini de görmüştü. Hatta ölmüştü… Yüzüne yerleşen anlamlı bir gülümseme birazdan yaralarının sarılacağını söylüyordu. O gün kendisini iyileştiren melek tekrar acısını dindirecekti. Gerçi salonuna yaptıkları için ne yapardı orasını bilmiyordu. Etrafında hızlıca dönüp salona bakarken istemeden olsa küçük bir kahkaha koyverdi. ‘ Salona biraz canlılık gelmiş sanki. ‘ Kafasındaki muzur düşünceler kendisini neşelendirmişti bir anda. Bu şekilde attığı birkaç zorlu adımdan sonra dudaklarından birkaç kelimenin dökülmesine izin verdi. “ Galadriel… “ Acıyla yüzünü buruşturdu bir an. “ …pek güzel bir giriş yaptığım söylenemez…” Gözlerindeki şaşkınlık ve muzurlukla birlikte kısa bir bakış attı tekrar etrafa. “…ama ben geldim.” Ayağı bir sandalyenin ayağına takılınca yüz üstü şiddetli bir şekilde yere çakıldı. O anda ağzından fırlayan küfürler ve inlemeler yaralarının kendisine daha beter acılar tattırdığını belirtiyordu. | |
|