Yeniden Merhaba Londra

Yeniden Merhaba Londra Damon-elena-and-stefan-o

Elena uzun süren yorucu bir yolculuktan sonra Berlin'den Londra'ya geri dönmüştü.Okulların açılmasına az bir zaman kalmıştı.Elena yol boyunca o gece bar çıkışında karşılaştığı vampiri düşünmüştü.Adını bile bilmediği hakkında sadece vampir olduğunu bildiği kişiyi.. Ölen sevgilisine benziyordu Elena.Öyle söylemişti o gece.Onun için üzülmüştü çünkü onu çok iyi anlıyordu.Kendisi de kaybetmişti sevgilisini.
Annesi ağzından laf alabilmek için türlü türlü şeyler anlatmıştı bütün yol boyunca.Ama ağzını bıçak açmamıştı Elena'nın.Konuşmayacaktı, konuşmak istemiyordu.Ne söyleyecekti ki annesine? Bir vampirle karşılaştığını mı? Bir daha asla yalnız başına dışarı çıkmasına izin vermezdi Bayan Pearl.Zaten bilmesine de gerek yoktu.
Tekrar çıkar mıydı acaba o vampir karşısına? Takılı mıydı peşine? Sorular sorular.. Havada asılı kalan sorular, cevapları olmayan sorular..
Elena bu düşüncelerle gelmişti Berlin'den Londra'ya.Evini özlemişti.Londrasını.. Geldikleri günün ertesi günü bütün gün dışarda geçirmişti Elena.Alışveriş yapmış, arkadaşlarıyla buluşmuş, gönlünce gezip eğlenmişti.Arkadaşlarıyla beraberken bir şey düşünmüyordu nasılsa.Ama onlardan ayrılıpta bir başına kaldığında düşünceler, sorular yeniden bir anda sarıveriyordu sanki etrafını.Onu düşünmeden edemiyordu bir türlü.Gerçek miydi söyledikleri, kandırıyor muydu yoksa Elena'yı? Belki de bir avdı onun için.Kanı taze olan bir av..
Eve doğru yürürken Bloody Crescent Bar'ın önünde durdu.Rüzgar saçalrını uçuşturuyordu.Başını kaldırıp barın ışıklı tabelasına baktı.Bir kaç yudum bir şeyler içmekten zarar gelmezdi ne de olsa.Hem kafa dağıtmış olurdu.Kapıyı yavaşça iterek açtı.İçerisi pekte kalabalık sayılmasa da yine de kalabalık denebilirdi.Yavaş adımlarla içeri girdi.Gözleri boş bir masa arıyordu.Bar'ın ortasında bir kaç kişi bilardo oynuyordu.Bilardo oynayanların yanından geçir gözüne kestirdiği boş masaya oturdu ve garsona baktı. "Bira istiyorum.." Garson Elena'ya şöyle bir baktı ve bara doğru yürüdü.Elena başını ellerinin arasına almış, düşüncelerden sıyrılmanın bir yolunu arıyordu.

Normal günlere nazaran daha sakindi ortam. Yinede garsonlar tüm güçleriyle çalışıp masalara içki servisi yapıyorlardı. Barın üzerini silerken bir taraftan da garsonlara bakıyordum. İşinde daha yeni olan birkaç garson vardı ve bir şeyleri kırıp dökmeleri an meselesi gibi görünüyordu. Tek problemlerinin özgüven olduğu çok belliydi. Herkes öğrendikten sonra masaya içki taşıyabilirdi herhalde. Gözüm tepsiyi eğik tutan garsona kaydı. Bardakların içindeki şaraplar dökülmek üzereydi. ‘ Penn! Dikkat et! ’ zaten devrilmek üzere olan tepsi Penn’in irkilmesiyle yerle bir oldu. Derin bir iç çektim ve yanımdaki garsonu dürttüm. Ne yapacağını anlayınca süpürge dolabını kurcalamaya başlamıştı bile. Penn’in yanıma geldiğini hissettiğimde başımı kaldırmadan barın geri kalanını sildim. ‘ Çok özürdilerim… Birden ne oldu anlayamadım elimden kaydı… ’ ne dediğine aldırmadım. ‘ Git de döktüğün içkileri tazele. Hadi! ’ Belki de sorun onu biraz cesaretlendirmekti ama uğraşmadım. Herkesle ayrı ayrı ilgilenemezdim zaten. Kapının tekrar açılmasıyla soğuk hava dalgası içeriye sızdı. Ürpererek kapıya baktım. Simsiyah saçlarıyla güzel bir kız içeriye girdi. Gözüne kestirdiği masaya ilerlerken garsonlara baktım. Herkes kendi halindeydi. Barın üzerine sarı bezi bıraktım ve kızın ardından masaya gittim. Önlüğün cebinden not defterini çıkardım. Kulağa hoş gelen bir sesi vardı kızın. Birayı deftere not etme gereği duymadan bara yöneldim. Kızın birasını hazırlarken yeni müşterilerle doluyordu bar. Bu da benim neşeyle gülümsememe neden oldu. Birayı tepsiye yerleştirip masaya yöneldim. Birayı masaya bırakıp barın arkasına geçtiğimde kapı tekrar açıldı. Hava iyice soğumuştu anlaşılan.

Elena'ı geçen görüşümden beri bu benzerlik bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Bu kadar lanetin arasına ne denli ve ne için düştüğümü merak ediyordum. Kendimi zorluyor, bir cevpa arıyor; ama her seferince başa dönüyordum. ' Bu iki kadın benim ölümüm olacak. ' Genede aklımı ve bedenimi onlardna uzak tutamıyorum. Şimdiyse bunu bile bile hızla Elena'nın yanıan sürükleniyor ayaklarım. Gecenin bir yarısı neden bu kadar aptalca bir şey yaptığımı merak ediyorum; ama kendime engel olamadığımıd biliyorum. Soğuk havayı hisseden büyücüler üşüyerek koşuşturuyolar. Onların bu haline gülmeden edemiyorum. Gülümseyerek ielrlediğim bara varıyorum. Barın kapısını açtığımda ieçri dolan havayla beraber birkaç kişinin bana döndüğünü görüyorum. Gözlerim onların bu meraklı bakışlarına aldırmadna ilariye dikiliyor. Kanlı, canlı duran Katharine'me. Onun bu tatlı bakışları etrafı süzerken bir garsonunda ona bkatığını hissediyorum. Bu adamı parçalamam için yeterli bir sebep. Genede durduk yere olay çıkartmamak adına ellerimi sıkıyorum. Hızla yanına gittiğim kızı korkuttuğumu farkederek ' Üzgünüm. Çok mu hızlı? ' diyerek gülümsüyorum. Yanındaki iskemleye oturarak kıza bakıyorum. Gözlerimi kızdan ayırmadan elimle garsona işaret veriyorum. Kızın içkisini gördüğümde ' Sanırım sen almışsın. İzin verirsen bende gereksiz olmasına rağmen yanında boş oturmak istemem. ' diye kibarlık yapıyorum. Gülüsmeyerek kızı süzüyorum. Ona biraz emrivaki yaptığımın farkındayım; ama kendime engel olamıyorum. Onu görmeliyim, onun konuşmalıyım ve onu tanımalıyım. Garsonun bize yaklaşmasıyla beraber sadece ' Viski. ' diye soluyorum. Garsonun duyabileceği kadar yüksek bir sesle söylediğime eminim.

Bilardo oynayanları izlerken yüzümde bir gülümseme vardı.İnsanlar mutlu mesut eğleniyordu.Bense bu barda tek başımaydım.Bar yeni açılmıştı, belli ki.Garsonlar heyecanlı görünüyor, siparişleri yetiştirmeye çalışıyorlardı.Bara yeni yeni insanlar gelip etrafa şöyle bir bakış atıyor, onaylıyor gibi birbirlerine bakıp boş masalara oturuyorlardı.
Ben insanları izlerken yanıma gelen garsona baktım göz ucuyla.Garsondan çok buranın sahibine benziyordu.Kumral, uzun boylu, yakışıklı biriydi.En tatlı tebessümümü takınıp vermiştim bira siparişimi.Cebinden not defteri çıkarmış olmasına rağmen not etme gereği bile duymamıştı.zaten ne gerek vardı ki, altı üstü bir bardak bira istemiştim.Gözüm hala bu garsonun ya da bar sahibinin üzerindeydi.O benim biramı hazırlarken kapı açılıp yeni yeni müşteriler geliyordu.Biram hazırlanmış, bana doğru yola çıkmıştı.Garson onu masama bıraktığında kibar bir şekilde teşekkür edip bir yudum aldım.O ise barın arkasına geçmişti.Biramı yudumlarken kaçamak bir bakış atmıştım ki o sesle yerimden sıçradım. ' Üzgünüm. Çok mu hızlı? ' Evet işte bu oydu! Burada da bulmuştu beni, yanıbaşımdaydı.Gülümseyerek bana bakıyordu.Ben ise hala ona şaşkın şaşkın bakıyordum ama çoktan yanımdaki sandalyeye oturmuştu bile.Gözleri hala gözlerimin içindeydi.Bir ara avuçlarımın arasında duran birama bakıp elini kaldırdı ' Sanırım sen almışsın. İzin verirsen bende gereksiz olmasına rağmen yanında boş oturmak istemem. ' Garson daha masamızın yanına bile gelmeden ' Viski ' diye soludu.Ne istiyordu bu vampir benden? Neden beni takip ediyordu? Nerden bilmişti benim burda olduğumu? Kendimi toparlayıp dudaklarımı dilimin ucuyla ıslattım "Neden burdasın?"

Kızın şaşkın bakışlarına gülümsemekle yetindim. Beni gördüğüne pekde mutlu olmamış gibiydi; zaten mutlu olmasını da beklemiyordum. ' Kim peşine takılan bir kan emiciyi ister ki Ray? ' İstemediğine emindimde. Genede ona bütün hikayeyi anlatmalı ve Berlin'de yaşanan o garip gece için özür dilemeliydim. En başta kelimelerini nasıl toparlayacağımı bilemedim; ama sonunda kız garip bir biçimde beklediğim soruyu sordu. Bu sorunun ardından mutlu olmamak elde değildi. Elimle zafer işareti yaparak ' İşte bu! ' diye haykırdım. Bilardo oynayan birkaç kişi bana baktı ve bir şey yok anlamında elimi sallarken El'e ' Ups... ' diyerek şirinlik yaptım Sonunda ciddileşerek kıza yaklaştım ve bardağının yanında duran ufak elini soğuk avuçlarıma alarak ' Sana anlatmaya geldim. Neden bilmiyorum; ama bahsedeceğim kişiyle çok büyük bir ilişkin var. Çünkü, sen onun aynısısın. Bana deli de ama değilim ki istersen seninle onu tanıştırabilirim. Sadece beni dinle. ' diye konuşmaya girdim. Kızın o an tamam deyip beni dinlemesini bekliyordum; ama bundan pek de umutlu değildim. Berlin'de gece vakti karşılaştığı ve üstüne saldırmaya kalkan; ama onu bayılttıktan sorna hiçbir eşy yapmadan bir otele götürüp orada bırakan birini pek dinleyeceğini sanmıyordum. Genede onu Katharine konusunda önceden uyarmalıydım. Kız bir cevap vermeden viskimi hala göremeyince sinirim bozulmuştu. Tuttuğum küçük elleri bırakarak yumruğumla masaya vurdum. İleride duran adama bağırarak ' Beş dakika önce viski istemiştim! ' diye haykırdım. Adamın bu barın sahibi olduğu yaptığı hesaplardan ve ilk gün heyecanından baya belliydi. Genede bunu umursamıyordum.