Clémence Lioméque Fotoğrafçı
Gerçek Adı : Ilgaz Yaş : 31 Kayıt tarihi : 31/10/10 Mesaj Sayısı : 6 Mücadele Tarafı : - Belirgin Özellikleri : Sweet
| |
Foren Alator Seherbaz
Gerçek Adı : Yargı Bilgiç Yaş : 34 Kayıt tarihi : 09/09/10 Mesaj Sayısı : 504 Mücadele Tarafı : aydınlık Belirgin Özellikleri : Merak, arkadaşlarına bağlılık, maceraperest RP Sevgilisi : Galadrıel Lûthien
| Konu: Geri: Kırık Dökük Birkaç Fotoğraf C.tesi 06 Kas. 2010, 18:38 | |
| Anıları saklamak her zaman iyi gelmişti Foren’e. Yalnız geçmişe saplanan biri değildi. Anılarını severdi, onlara gerekli vefayı göstermeyi bilirdi. En karanlık zamanlarında geçmişinden fırlayan birkaç hatıra ışık kaynağı olurdu kendisi için. Önünü göremediği zamanlar yok değildi ya da bunaldığı yok olmak istediği zamanlar. Tüm hepsinde güvenli limanlarına sığınmak istemişti. Anıları ona hep kucak açmıştı bu şekilde. Yine de insan hafızasının ya da elimizdekilerin dayanıklılığının bir sınırı vardır. Her şey solar gün geçtikçe ve yok olur. Geride bir şey kalmaz. İnsanlığın hem en iyi dostu hem de düşmanı olan zaman tarafından küle çevrilir her biri. Yapacağın şey zamana direnmektir bir akarsuyun yönünü değiştirmek için ufacık bir dalla uğraşmak gibi. Beyhude çabaların az da olsa zaman kazandırır.
Genç büyücünün elinde duran fotoğraflar da zaman tarafından yıpratılmıştı. Hepsinde az ya da çok bir hasar vardı. Aynı zaman tümünde geçmişinin bir parçası saklıydı. Her biri değer verdiklerine aitti. Çoğu ölmüştü; fakat baktığı her bir anı geçmişin hatıralarını taşıyordu seherbaza. Yüzünde gülümsemenin etkisiyle oluşan çizgiler hatıraların özlemini yansıtıyordu. Buruk bir özlem… Yaşadığı onca şey şimdi birkaç karelik fotoğraftan ibaretti ve onlarda hasarlıydı artık. Ne iyi ki bulduğu bir fotoğrafçı kendisine anılarını tamir edebileceğini söylemişti. Bir umutla onu şimdi önünde durduğu büfede bekliyordu elinde fotoğraflarıyla.
Gözlerini etrafta dolaştırırken içinde bir mutluluk hissetti. En azından hala anıları vardı. Etrafta koşturup duran çocuklar bir an dikkatini çekti. Bir parkın yakınlarındaydı ve yaz sıcağı çocukları etkilemiyormuş gibiydi. Ağaçların yaydığı tatlı serinlik yüzünü yalarken gözlerini kapadı bir an. Etrafındaki banklarda oturmakta olan insanların çoğunluğu muggledı ve hepsi sevdikleriyle mutlu dakikalar geçiyordu. Acaba kendisi de bir büyücü olmasaydı her şey farklı olur muydu? Birbirlerine gülerek büyük bir sevgiyle bakan çifti süzerken bunun cevabını bilemeyeceğini düşündü. Muhtemelen mutlu çiftin sıradan sorunları, sıradan bir hayatları ve birbirlerine karşı sıradan bir sevgileri vardı. Her şey sıradan ve sadeydi. Sanki çok güzel bir şeye bakar gibi hissetti kendini. Bakışlarını onlardan çektiğinde gün ışıklarının ağaçların tepesine vurup yeşil orkestrayı mistik bir havaya soktuğunu gördü. Gün ışıkların ağaçların içinden süzülüp yere vurmasını izleyen büyücü şuanda geçirmekte olduğu günün sıradan; ama hiç fark etmediği ölçüde olağanüstü olduğunu gördü.
Gülen bakışlarını tekrar hatıralarına diktiğinde kendisine el sallayan yedi büyücü gördü. İçlerinden biri de kendisiydi. O günleri hatırlayınca kederli bir şekilde gülümsedi. Hepsini hatırlamıştı. Avrupa’nın yarısını bir kara büyücüyü kovalamak adına kat ederken beraber çalıştığı kişilerdi fotoğraftakiler. Fakat hepsi ölmüştü şimdi. Büyücüyü ise yakalayamamışlardı. O zaman gönüllü gruplar kara büyücülerin peşinde çok koşardı. Kendisi gibi gezginlerden oluşurdu her bir grup ve hepsi çok yetenekli kişiler olurdu. İskandinavya’dan Balkanlar’a kadar ki alanı o büyücüyü kovalamak adına kat etmişlerdi. Fakat sonunda elinde altı ceset kalmıştı. Kendisinin nasıl kurtulduğunu hala hatırlamıyordu. Zaten tüm dünya seyahati boyunca çoğu şeyden kurtulmuştu nasıl olduğunu anlamadan. Acaba beni koruyan biri mi var diye düşünmeden duramıyordu böyle durumlarda Foren.
Birkaç fotoğraf geçince elinde olmadan gülümsedi. Bu kez çizgilerinde sadece keder vardı. Gözleri özlemin ve isyanın verdiği hüzünle buğulanmıştı. Julia… belki de kendisini koruyan oydu. Onu kaybettiğinden beri varlığını hissediyordu. Sanki her zaman yanındaydı ve onu her şeyden korumuştu. Fotoğraftan kendisine bakan genç cadıya bakarken ağlama isteği gittikçe artıyordu. Sarı saçları ve insanın içine işleyen yeşil gözler. Hala aynı güzellikteydi. Fotoğrafın eskimesi bile bunu değiştiremiyordu. Aslında onun güzelliği umurunda değildi. Hiçbir zaman olmamıştı. Zaten çok da güzel olduğu söylenemezdi. Onda her zaman özlediği şey iyilikti. Belki de sonsuza dek özleyeceği şeydi bu. Ne kadar da Elizabeth’e benziyordu. Zaten onun kız kardeşiydi. Tabi ki benzeyecekti. Şuanda Julia ile arasındaki tek bağdı.
Tüm bunları düşünürken içten içe başka bir üzüntü içini kemiriyordu. İçinde ihanet ettiğine dair bir duygu çoğu zaman kendisini tüketiyordu. Aynı zamanda kızıyordu kendine. Artık ölmüş birini hala yanında istiyordu ve şuan yanında olanlara haksızlık ediyordu. Galadriel’in kendisi için yaptıklarından, yaşadıkları onca şeyden sonra ona karşı dürüst olamamak içini yakıp kavuruyordu. Onu çok seviyordu, yanlış bir şey yapmak istemiyordu; fakat içten içe yaşadığı fırtına kendisini hep böyle bir çıkmaza sürüklüyordu. Ne yapacağını bilemediği ve her defasında onun gözlerine bakarken içinde biriken suçluluk duygusunun gittikçe yükseldiği anlarda çaresiz düşüyordu karanlıklara. İşte o zaman hatıraları da kendisini kurtaramıyordu öyle bir çukurdan. Hep böyle bir ikilemdeydi. Bundan kurtulmak kendi elindeydi; ama zayıftı. Böyle bir şeyden kurtulamayacak kadar zayıftı. Kendi kendine yağdırdığı lanetleri karşısına birinin geçmesiyle kesildi. Sonunda beklediği kişi gelmişti. “ Merhaba Bayan Clémence, nasılsınız? “ Dostça uzattığı elinin gerisinde gülümseyen yüzünde hala kederin izleri vardı.
| |
|
Clémence Lioméque Fotoğrafçı
Gerçek Adı : Ilgaz Yaş : 31 Kayıt tarihi : 31/10/10 Mesaj Sayısı : 6 Mücadele Tarafı : - Belirgin Özellikleri : Sweet
| Konu: Geri: Kırık Dökük Birkaç Fotoğraf Paz 07 Kas. 2010, 19:22 | |
| Lonra'nın en kalabalık sokaklarındna birine döndüğümde önüme çıkan mugglelardan kamakta zorluk çekmeye başladım. Ayağımdaki spor ayakkabıların rahatlığından hızımı git gide arttırdım. Çok geç kalmamak için insanları arasından süzülürken makinemi elidme tutuyordum. Köşede duran bir çocuğu gördüğümde hafif bir gülüsmemeyle olduğum yerde kaldım. emen makinemi açarak fotoğrafı görüntüledim. Çocuğun elidne duran pamuk şekerin yarısı yenmişti; ama çocuğun ağzının etrafına dağılmış şekerlerden yarısının etrafa bualtığı anlaşılıyordu. Gülümseyerek resme baktığımda arkasında duran annesi dikkatimi çekti. Kadın ufak çocuğun kızıl saçlarını sevgiyle okşuyordu. Gözlerinden yayılan şevkat hissi resimden bile belli oluyordu. Fotoğraf makinesini kapatıp yerine koyduğumda yanımda biten ufaklığı farketmem birkaç saniyemi aldı. Kızıl saçlarının altından bana bakan büyük yeşil gözleri vardı. Gözlerinin hemen altında tombik elmacık kemikleriyle gerçekten çok tatlıydı. Makineyi boynuma asarak çocuğun yanına eğildim. Gülümseyerek çocuğun belini sardım. Kucağıma oturmasıyla beraber ayağa geri dikildim. Kızıl saçlarımı geriye savurup çocuğa baktım. Boynumda belli olan kolyeyle oynamaya çalışıyordu. Gülümseyerek tombul yanaklarından birini sıkıştırmaya başladım. Yanağı elimin arasından kurtulup omzuma kondu. İpeksi tenini açık omzumda hissettiğimde mutluluğum birkaç kat arttı. Gözlerimi çocuğun kıvırcık, kızıl saçlarıma diktim. O kadar tatlı duruyordu ki o anda içimden çocuk sahibi olmak geldi. Gözümden süzülen bir damla yaşla beraber ' Elle est si douce ' diye düşündüm. O kadar tatlıydı ki bu düşüncenin gerçekten yerinde olduğuna emindim. Annesi yanımıza yaklaşınca benim omzumdan hemen ayrılarak kadının kucağına atladı. Çocuğun saçını okşadıktan sonra annesine gülüsmeyerek yoluma devam ettim.
Birkaç adım ötede duran büfeyi görünce hızımı arttırdım. Gözlerimle büfenin etrafını taradım. Mr.Alator olabilecke her kişiyi bir bir eledim. Sonunda birini bulup o olduğuna emin olunca hızla yanına gittim. Önüne çıktığımda düşüncelerini bölmüşçesine bir tepkiyle karşılaştım. Bana hafif bir şaşkınlıkla bakarak gülümsedi. Nasıl olduğumu sorduğunda alışkanlık olarak ' Merci. ' diye cevapladım. Bunun farkına vararak gülümsememin ardından hemen ' Teşekkür etti ben. Siz nasıl diyor? Ben iyi bilememek dilinizi. Ondan... ' diyiverdim. Yarım yamalak ingilizcemin arkasında belli olan fransız aksanım bir anlığına beni utandırmıştı. Adamın bir seherbaz olduğunu ve belkide birkaç dil bildiğini düşününce bu nutancım daha fazla artmıştı. Genede kızarmış yanaklarımı saklamak adına öne doğru eğildim. Kızıl saçlarım yüzümün önüne düştüğünde tatlı bir gülüsmemeyle kendimi toparladım. Yeniden başımı kaldırdığımdaysa adamın elinde duran fotoğraflar dikkatimi çekti. Rica ederk fotoğrafları aldığıdma gerçekten eskimiş olduklarını farkettim. | |
|
Foren Alator Seherbaz
Gerçek Adı : Yargı Bilgiç Yaş : 34 Kayıt tarihi : 09/09/10 Mesaj Sayısı : 504 Mücadele Tarafı : aydınlık Belirgin Özellikleri : Merak, arkadaşlarına bağlılık, maceraperest RP Sevgilisi : Galadrıel Lûthien
| Konu: Geri: Kırık Dökük Birkaç Fotoğraf Ptsi 08 Kas. 2010, 23:50 | |
|
Kadının heyecanlı bir şekilde konuşması kendisini gülümsetmişti. Aksanlı bir İngilizcesi vardı. Tabi ki buna İngilizce diyebilirseniz öyleydi. Yarım yamalak bir konuşma şekli ve nedense bu kendisini rahatsız etmemişti. Aksine sempatik bulmuştu ve cadıdan akan buram buram fransız ifadesine baktı. Onlar kadar kibar ve zarif görünüyordu. Tatlı dilli olduğuna şüphe yoktu tabi ki kendi dilinde. Elinden kayıp giden fotoğraflara bir an elinden lolipopu alınmış çocuklar gibi baktıysa da hemen düzeltti kendini. Kadın fotoğraflara bakarken sıkılgan bir tavırla etrafı süzdü genç seherbaz. İşi gereği tehlikeli olabilecek tipleri bir bir saptıyordu. Şuanda çalışmıyordu; fakat seherbaz olmanın getirdiği alışkanlıklardan biriydi. Her zaman tehlikelere hazırlıklı olmalıydı. Zaten bir kişiyi saptamıştı hemen. Çocuklara balon satan bir muggle adamın yanı başında durup kendilerini çaktırmadan süzmeye çalışan gence dikkatle baktı. Zayıf bir yapısı vardı ve daha yirmisini bile geçmemişti galiba. Muhtemelen sokak ortasında dikkat çekici olduğumuz için öyle bakıyordu diyerek adamı es geçti. Burada kuruntu yapmak istemiyordu.
Bakışlarını masmavi gökyüzüne çevirdiğinde içinde yürüme isteği kabardı. Hiç durmaksızın yoruluncaya, ayakları ağrıyana kadar yürümek istiyordu. Tüm bu güzel havanın verdiği mutluluğu iliklerine kadar hissetmek istiyordu ve eski anıların verdiği nostalji gemisinde diyardan diyara süzülmek istiyordu. Tüm bunları yapabilir miydi acaba? Neden olmasın, yapabilirdi tabi ki. Yanındaki bayana döndüğünde konuşmadan önce Fransızca konuşması gerektiğini düşündü. Yoksa tüm bu mutluluğu eksik kalacaktı. En azından akıcı dilde yapılacak bir iş sohbeti bile kendisine iyi gelecekti bugün. “ Je pense que nous parlons français sera mieux. Pour comprendre les uns les autres d'une manière confortable. “(Sanırım, fransızca konuşsak daha iyi olacak. Birbirimizi rahat bir şekilde anlayabilmemiz için. )
Parkın içini gösterdiğinde muhtemelen ne diyeceğini anlamış olmalıydı genç fotoğrafçı. Çocuklarına arasında dolaşıp muggle dünyasının sadeliğini içine çekmek istiyordu. Sihirsiz bir toplumu kendisi kadar seven var mıydı acaba bunu bilmiyordu. Melez oluşunu bu sevgiye bağlayabiliyordu gerçi. Sihirsiz bir toplumda becerilebilenlere büyük bir saygı duyuyordu. Kendileri bir gün sihirsiz kalsalar nasıl baş ederlerdi bilemiyordu. “ Parlez de la marche dans le parc d'affaires, vous? Je veux profiter de ce beau temps aussi. “ (Parkta yürürken iş konuşsak olur mu? Bu güzel havanın tadını çıkarmak istiyorum da. )
Yanındaki genç bayanla birlikte sıcak yaz havasının altında yürürken her türlü hava durumunu beğendiğini düşündü. Kendisini karamsar hale getirecek hava yok gibiydi. Her biri ayrı bir zevk veriyordu genç büyücüye. Parkın taşlık yolunda hafif adımlarla yürürken çıkan ses kalabalığın uğultusu içinde eriyip gidiyordu. Etrafta görünen neşeli yüzler mutluluk yayıyordu ortama. Parkın etrafına yerleşmiş yeşil canlılık varlığıyla tazeliyordu hayatı. Büyücünün gözlerinin buluştuğu her yerde bir neşe vardı. Gerçi kendisini hayal alemine kaptıracak biri değildi. İşinin getirdiği bilinç duyduğu her sevinçle birlikte kendini hatırlatıyordu. Her an tetikte olması gerektiği gerçeği kendini gösterdikçe de tüm bu tablonun içindeki karaları seçmeye çalışıyordu. Görmek istedikleri anında gözlerinin önüne dikiliyordu. Gerçi önüne gelen görüntüler tekin görünmeyen muggle tiplere benzemesine rağmen zihninin her zaman berrak kalabilmiş bir kısmı onları dikkatle izliyordu. Düşünceleri fotoğraflarına kayınca tekrar cadıya döndü. Yaz sıcaklığının vermiş olduğu rehaveti sevmişti; ama bütün gün parkta dolaşmak da istemiyordu. “ Que pensez-vous peut être réparé? Avoir très grande importance pour moi. “ (Sizce tamir olabilirler mi? Benim için çok büyük öneme sahipler. ) Yüzünde beklentiyle dolu bir ifade belirmişti şimdi? Acaba duyguların ve ifadelerin dili olur muydu? Yüzünde beliren duygu ne olursa olsun bunun bir dili yoktu. Bu konuda her şer evrenseldi. Konuşmasına bile gerek yoktu aslında anılarına verdiği önemle çarpılmış simasını genç kadına diktiğinde.
| |
|