|
|
| Landmark Kilisesi önü | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Katharina Petra Heather
Kayıt tarihi : 23/10/10 Mesaj Sayısı : 54 Mücadele Tarafı : -
| Konu: Landmark Kilisesi önü Ptsi 01 Kas. 2010, 23:02 | |
| & Zaman : Gece yarısı Yer : Tarihi kilisenin önü. Kişiler : Katharina Petra Heather & Raymond Lawrence
Topuk sesi taş zeminde ritim içerisinde ilerlerken, basıp geçtiği yerler sanki sessizliğe bürünüyordu.Bir yandan da attığım her adımda, geçtiği her sokakta geçmişi canlanıyordu sanki.Ne ironi ama. İşte Schwarz caddesinin köşesindeki eski dondurmacı dükkanı.Kapanalı yıllar olmuştu herhalde sanki hiç orada varolmamış gibi ölü ve sessiz duruyordu. Ne büyük hakaraetti ama geçmişine.Hayır orası varolmuştu, bir şey olmamış gibi terkedemezlerdi böyle.Sanki bir an itiraz edip sızlanacakmış gibi ellerini cebinden çıkarıp etrafına bakındı.Azarlayacak birilerini arıyordu sanki gözleri.Gecenin bu saatinde, bu tenha sokakta kimdi ki azarlayabileceği? Bağırsa bile sesini kendisinden başka kim duyabilirdi. Yaşadığı bu ironu, bu karanlık, ölü sokak ve canlanan anılar, eğer bir kalbi olsa sızlatabildi.Belki gözünden bir kaç damla yaş bile gelebilirdi. Ama yine de buğulanır gibi olan gözleri bir an için görünüşünü mü bulanıklaştırmıştı? Yok artık, ona öyle gelmiş olmalıydı.
Kafasını, sanki başının etrafında dolanan bir sis bulutunu atmak istercesine savurdu.Kafasından geçenleri böyle savuşturabilir miydi gerçekten? Elleri tekrar deri ceketinin ceplerinin içiyle buluştuğunda, adımları şimdi daha da hızlanmış, sanki bir yere acelesi varmış ya da birinden kaçıyormuşcasına olduğu yerden uzaklaşıyordu peki ama nereye? Bilmiyordu ki. Bunu düşünmeye bile fırsatı olmadan bakışları bir anda eski mimarisi ile göz dolduran bir kilisede sabitlendi.Buraya nasıl geldiğini anlamamışcasına şaşkınca bir süre etrafına bakındıktan sonra sokakta yalnız olduğunu farketti.Bir aşağı sokaktaki cadde işlek olmalıydı.Vızır vızır işleyen arabaların; barların ve diskoların kapılarından camlarından gelen uğultulu müzik sesini duyabiliyordu.Burası kilisenin de verdiği hava ile daha dindar bir sokak olmalıydı ki gece yarısından önce burada hayat sonra ermiş gibiydi.
Kilisenin duvarlarında gezindi koyu kahverengi gözleri bir süre, kollarını ise göğsü üzerinde birleştirmiş içeri girip girmemek arasında tereddüt yaşıyordu.Gerçi girse ne yapacaktı? Dua edecek nesi kalmıştı ? Ne için, kim için dua edecekti? Dönüştüğü varlığın duası kabul olur muydu acaba? Neye,kime inandığını bile unutmuştu, sahi o hangi dine mensuptu? Bunu düşünmeden kilisenin devasa ahşap kapısına doğru bir adım atmıştı ki kendisininkinden başka bir nefes duydu tenha sokakta.Nefesini tuttu bir anda.Saçları bir anda geriye doğru savruldu.Sesi duyduğu tarafa doğru dönen başı, ve keskin bakışları ile sokağı taradı sakin bir görünüm ile " Wer ist dieser ? " Belki de İngilizce sormalıydı. Almanyaya geldiğinden beri doğru düzgün kimse ile konuşmamıştı bile.Soluduğu hava bile yeter miydi içinde kalan bir parça Alman kanını ortaya çıkarmaya.Ne alman kanı? Vücudunda kaç çeşit kan vardı kim bilir.Nasııl saçma bir tartışmaydı bu kendi ile. Soluğunu hafifçe vererek bakışlarını sokakta gezindirmeye devam etti. Kafası ise hala sabitti, bedeni kadar. | |
| | | Raymond Lawrence Vampir
Gerçek Adı : Ilgaz Yaş : 31 Kayıt tarihi : 30/10/10 Mesaj Sayısı : 33 Mücadele Tarafı : Death Belirgin Özellikleri : Yakışıklı, Çapkın
| Konu: Geri: Landmark Kilisesi önü Salı 02 Kas. 2010, 21:09 | |
| Yıldızlar bulutlara inat geceyi aydınlatıyor, sonbaharın meltem rüzgarlarıyla sarı yapraklar tenha sokakta karşıdan karşıya geçiyordu. Burnuma dolan tatlı kan kokusuyla sokaklarda ilerliyordum. Yüzüme yayılan muzur gülümseme her zamanki yerindeydi. Yeşil gözlerim etrafı incelerken ellerim cebimde ufak bir melodi tuttuyordum. Beynimin boş düşüncelerine karşın kendi kendime ' Ortaçağda kimi istersek içebiliyorduk. Orada insanların öldüğüm birkaç gün sonra farkedildiğinden kimse sorun etmiyordu. Daha rahattım. O devirlerde vampir olamam iyi oldu. ' düşüncelerini işlerken kızmızı dudağımı ısrdım. Siyah saçlarımı geriye atarak köşede duran kadına yaklaştım. Kadının sarı saçları alman usulü kabartılmıştı. Mavi gözlerilye beni süzeken almanca aksanıyla çat pat bir ingilizce sayesinde saatinin yüz dolar olduğuna dair bir laf etti. Gülümseyerek kadının boynuna kolumu attım. Kaslı kolum kadını sardığımda kan kokusunu içime çektim. Burun deriklerime dolan kokuyla birlikle beynim ' Keşke bakire olsaydı. ' umutlarıyla beni çileden çıkartıyordu. Gözlerimi kadının gözlerine diktiğimde dudaklarım kadının alnına ufak bir öpücük kondurdu. Dudaklarım pürüzsüz ama alkol kokulu bedende aşağı inmeye başladı. Anasol kokusuyla beraber içime dolan kan kokusu vahşi ruhumu tetikliyordu. Dişlerimin sivriliğinin dışarı çıktığını hissettiğimde saniyelik bir hareketle dudaklarımı kadının boynuna kaydırdım. Gözlerimi kapatırken kadının derisinde delik açan iki dişim sayesinde kanı emmeye başladım. Ağzıma dolan kanla beraber boğazımda artan hırıltı azardı. Kadının bedeni bedenime dayandığında zayıf düştüğünü anlamam uzun sürmedi. Kanın akışı yavaşlamaya başladığındaysa dişlerimi hemen geri çektim. kapanan yaranın üzerinde duran son kanı parmaklarımla aldım ve ağzıma götürerek son zevkinde tadına vardım. Kadının yarı açık bedenine bakarak ' Danke, meine dame. ' diyerek kadına teşekkür ettim. Yeşil gözlerimi gözlerine diktiğimdeyse gülümseyerek dikkat kesildim. Kadının ruhuna girdiğimde gözbebeklerim büyüdü. Hipnozumun etkisini etkilerken beynimden geçirdiğim ' Şimdi olanları unutacaksın. Beni hiç görmedin, burada müşteri bekliyordun ve soğuktan yorgun düştün. ' diye geçirdim. Kadın beynimden geçirdiklerimi tekrar ettiğinde hafif bir gülümsemeyle başımı salladım. Ellerimi birbirine çırpıp gülümseyerek olduğum yerde bir tur döndüm ve ceketimin alt kısmını geriye savurarak yürümeye başladım.
Klisenin önüne geldiğimde hiç beklemedim bir şey gördüm. Daha önce tanıdık gelen bir vampir klisenin kapısında durmuştu. İçeri girmek üzere olduğunu anladığımdaysa hafif bir topuk sesi çıkartarak dikkatini çektim. Kızın bedeninin arkaya döndüğünü gördüm. Kız beni hızım yüzünden göremediğinden benden çok daha genç bir vampir olduğunu anladım. Kim olduğumu sorduğunda hemen arkasında bittim. Ufak omzuna parmağımla dokunarak ' Selam. Yerinde olsam oraya girmezdim yada şöyle diyeyim. ' boğazımı temizledim ' Sie können nicht zu gehen dort. ' diyerek oraya giremeyeceğini belirttim. En tatlı ifademi takınarak gözlerimi pörtlettim. Elimi boğazıma götürerek kesme işareti yaptım. Kliseye girerse kutsal su yüzünden ölebileceğini bilmesi gerekirdi. Bunu bilmeyen bir vampirse benim görümde sadece komikti. Genede kızın bana bakışlarında bir minnetten çok kin gördüğümde merakla kızı süzdüm. Onu daha önce nerden tanıdığımı düşünüyordum. ' Tavladığın ve canını yaktığın kızlardan mı? Ama böyle olsa bu kadar yeni vampir olmazdı yada klise kuralını bilirdi. Peki kim bu hatun? Hadi ama Ray bunu hatıtrlayabilirsin. ' Genede hiçbir şey bulamadım. Kızın bakışlarına karşılık boş bakışlarım eşlik ederken tatlı gülümsememle klise kapısının kenarına yaslandım. Deri ceketimi düzelterek ellerimi cebime koydum. Siyah saçlarımın arasından hala kızı izliyordum. | |
| | | Katharina Petra Heather
Kayıt tarihi : 23/10/10 Mesaj Sayısı : 54 Mücadele Tarafı : -
| Konu: Geri: Landmark Kilisesi önü Salı 02 Kas. 2010, 22:33 | |
| Bakışları sonu neresi o bile belli olmayan karanlık sokakta geziniyordu sessizce.Bu tanımaya ya da görmeye çalıştığı şey her ne ise Katharina'nın vampir güçlerinden bile daha yoğun bir şey olmalıydı.Görüşünü engelleyen görünmez bir sis vardı sanki. İnsanken bile algıları oldukça keskin olmasına rağmen şuanki haliyle tanımlayamadığı cisimden korkmaya başlamıştı.Bir büyücü müydü? Ya da bir başka vampir? Ama şimdiye kadar görürdü öyle değil mi? Bir anda omzuna hissettiği el ile nefesini tuttu. Saniyenin onda biri hızda bedenini sesin geldiği yöne çevirmişti. "Selam. Yerinde olsam oraya girmezdim yada şöyle diyeyim. " Sesin geldiği yere dönmesi ile o artık her kim ise sözlerine devam etmişti. " Sie können nicht zu gehen dort. " Bu sesi tanıyordu.Bu sesin kime ait olduğunu biliyordu.Dahası bu, bu varlığı, ya da yaratığı, neden göremediği ve hissedemediğini açıklayabiliyordu. Az önce geçmişin getirdiği toz bulutunun içinden geçmiş olmakla birlikte yüklendiği yoğun nostaljik hava bir anda sanki keskin bir bıçakla kesilmiş, yerini içinde oldukça hızlı bir şekilde yükselen sinir ve öfkeye bırakmıştı. Koyu, keskin bakışlarını kısık gözlerinin ardından genç görünümlü adama bakıyordu. Görünüşünün tam tersi, ruhu oldukça yaşlı bir adam. Tatlı ama alaycı gülümsemesini yüzünden silmeden Katharina'ya bakmaya devam ediyordu.Yüzündeki alayın arkasında gizlenen merakı görebiliyordu Kat net bir şekilde. Dudakları alaycı bir şekilde çevrildi bir an için, gerçekten hatırlamıyor muydu onu? Kim olmak gerekti bu yaratığın hafızasında kalabilmek için Alman bir hayat kadını mı? "es ist schrecklich für Sie zu sehen" diyerek karşılık verdi genç görünümlü vampire.Elini yavaşça beline götürmüş, nefret dolu bakışlarını adamın oldukça rahat ve umursamaz yüz hatları üzerinde gezindirmeye başlamıştı. Ona böyle acı içinde kıvranacağı bir hayat bıraktığı için nefret ediyordu. Her gün onun yüzünden çektiği gereksiz acı ve ızdırapların hesabını nasıl soracaktı şimdi? Sorsa da ne değişirdi ki? İnsanlığını geri verebilir miydi ona, hiç sanmıyordu. En sevdiği şeyi almıştı elinden bu yakışıklı adam, insanlığını ve büyücülüğünü.. Bir daha asla geri alamayacağı şeyleri. Sonsuza dek yaşamanın ne anlamı vardı şimdi? "Ne olduğumu biliyorsun, kim olduğumu mu hatırlayamıyorsun? Yaşlılık, bunama.. olur böyle şeyler.." diyerek omuz silkti ve adamın yüzüne bakmaya tahammül edemeyerek caddenin diğer tarafına doğru yürümeye başladı.Adama ne kadar kin ve nefret dolu olsa da tamamen sakin görünmeyi başaramıyordu. Vücudu sinirden titriyordu.İçine attığı siniri ve öfkesi bir yerde dışarı vuracaktı ama bakalım nerede.. | |
| | | Raymond Lawrence Vampir
Gerçek Adı : Ilgaz Yaş : 31 Kayıt tarihi : 30/10/10 Mesaj Sayısı : 33 Mücadele Tarafı : Death Belirgin Özellikleri : Yakışıklı, Çapkın
| Konu: Geri: Landmark Kilisesi önü Salı 02 Kas. 2010, 23:03 | |
| Kızın gözleri gözlerime değdiğinde bedenindeki ateşi hissettim. Elleri bir vampirin sinirden titremezdi. Kolay kolay değişmeyecek ruh hallerine sahiptik; ama üşümekse daha saçma bir yorum olurdu. ' Kim bu kız? Neden bu kadar tanıdık? ' Sorularım yerini bulacağı yerde beni başka günlere götürüyordu. İki yıl önce İngiltereyi hatırlamıştım. Orada içtiğim kan tadını. ' Ama bir vampirle ne bağı olabilirdi ki? Saçmalık! ' Başımı hafifce salladım. Başımın hizasında sallanıp duran kızın bedenine baktığımda ihtiras dolu hislerim beni buldu. Benliğimi bir anlığınada olsa onunla paylaşacak gibi hissettim. Onunla olmak ' Bu his neden bu kadar tanıdık? ' Böyle olmaması gerektiğini bildiğim şeyleri hissetmek sitemiyordum. Sarı bir yaprak önümde uçuşurken kızın kinayeli almancasını duydum. Daha üzerinde çalışılamamış bir ingiliz aksanı taşıyan bu ses beni gene İngiltere'de ki o güne götürmüştü. Gene aynı kan tadı ağzımı sardığında hislerim arttı. Kızın bedeni sarsılarak sinirlenmeye devam ettiğinde bana bunak dediğini duydum. Dudağımı ısırarak gülümsedim ve gözlerimi diktim. Yeşil gözlerim yılsızların altında bir tanrı gibi duruyordu. Ellerimi cebimden çıkarterak önümde birleştirdim. Bir süre ' Kim bu kız? ' diye düşündüm.
Sonunda bulduğumdaysa şoka girmiştim. Genede gülümseyişim daha fazla artarak kızı süzdüm. ' İngiltere'nin kıyısında gene bir sonbahar günüydü. Gecenin bir yarısı uğradığım bardan iki kızla çıkmıştım. Kızlarım tatlı atışmalarını dinlerken ileride kendi halinde yürüyen bir kız. Hayır, hayır... Kesinlikle bir tanrıça. Hızlı adımlarla ilerliyor ve ufak bedeninin ürperten soğuğa karşı cektinin yakalarını çekiştiriyordu. O an ki gülümseyimişi gene hatırlamıştım. Bu kızı istiyordum. Benim sadece benim... Diğer ikisini barın çıkışında bırakıp kızın yanında bittiğimde korkudan çok bir merak gördüm gözlerinde. Merakın sebebi gecenin bir vakti bu kadar çabuk nasıl yaklaşmıştım. Tatlı gülümsememle dudağımı ısırmış ona benim tanrıçam olmak siteyip sitemediğini sormuştum. Kızın beni haşlaması üzerine peşinden görünmeden gittiğim evinin önünden üç gün ayrılmamıştım. O kadar uzun süren bu mücadelenin sonunda kızı vampire çevirmek istedim. Dediğim gibi sadece benim... Oysa kız evden çıktığında ilk yaptığım ona saldırmaktı. O tatlı kan. İçimin kıpır kıpır olduğu o an; ama sonra kendi kanımı ona verdim. Ölmesine ve bir daha onunla olamamaya dayanamayarak. Peki, ne değişmişti? Kız vampir olduğunda onu neden terketmiştim? Cevap basit Ray. Kan! ' Sonunda aklıma gelen bu tabloyla beraber tatlı gülümsememle kıza yaklaştım. Gözlerimi kan kırmızısı dudaklarına dikerek ' Sensin... ' deyip dudağımı ısırdım. Tanrıçam buradaydı; ama gene kansız bir et yığını gibi. İçime dolan sıcak sıvısının tadını bir kez daha hissettiğimde içim ürperdi. Bir adım daha attım. Kızın belini elimle hızla sardım. Eskisinden daha güçlü olduğunu görünce gülümsemem arttı; ama yaratıcısına karşı gelemeyeceğinden belini çektim kendime. Teni tenime değdiğinde içim cızladı. Gözlerimi kapatıp burnuma doldurdum kokusunu. Burnumdan damarlarıma aktı. Yavaş, yavaş... Sonunda gözlerimi açtım ve en tatlı gülümsememle ' Kath... ' diyiverdim. Soluğumu bıraktığımda dışarı çıkan dumandan nefret ettim. Aramıza girmişti çünkü. Uçan dumanla beraber bir kez daha aynı kanın kokusunu almak istedim. Denedim. Başaramadım. Artık yoktu o koku. Beni sarhoş eden tatlı tadı. Sinirlenerek kızı bıraktım. Klisenin duvarına gidip indirdiğim yumruğumda duvarın yarısı yere döküldü. ' Yok işte. O Kath değil. Sen yağtım aptal. Sen aldın bütün kanını. Yok işte. Bitti! ' | |
| | | Katharina Petra Heather
Kayıt tarihi : 23/10/10 Mesaj Sayısı : 54 Mücadele Tarafı : -
| Konu: Geri: Landmark Kilisesi önü Salı 02 Kas. 2010, 23:38 | |
| İçindeki öfkeyi bastıramıyordu.Bu lanet yaratığa dönüşmenin güzel yanlarından biri duygularını ve sinirlerini kontrol edebiliyor olmak olsa da neden şuan sakinleşemiyordu.Neden durmuyordu içindeki bu öfke, dinmiyordu? Cevap çok açık; istemiyordu dinmesini.Bu kin, bu intikam duygusu ve bu nefret, hepsi onu güçlü hissettiriyordu, daha güçlü,daha çekici ve daha.. Vampirin olduğu yerden ters yöne doğru henüz hızlı iki adım atmıştı ki, adamın aklından neler geçtiğine dair olan merakı onu bir anda durdurdu.Sivri topuklu çizmesi diğerinin yanında durdu.Elleri önünde birleşmişti gergin bir şekilde.Sinirle dudağını ısırıyordu.Merakı onu ne kadar gitme konusunda engellese de, dönüp bakamıyordu yine de. Ondan aldığı şeylerin intikamını, hıncını alamayacak olmak Kat'i yeterince yiyip bitiriyordu zaten. Eğer atan bir kalbi olsaydı şuan kontrol edemediği kan akışı nedeniyle belki düşüp bayılabilirdi bile, ya da bir kalp krizi. "Sensin.." işte hatırlamıştı. Bunun onu mutlu edeceğini sanırdı ama şimdi sinir vücudunda daha hızlı dolaşıyor, görüşünü bulanıklaştırarak nefesini sıklaştırıyordu. Atan bir kalbe sahip olmadığı için şükrettiği ilk ve tek andı şuan.Bakışlarını hala adamın yüzüne çevirmeyi reddederek başını hafifçe salladı.Bu onaylarcasına baş sallayış vampiri daha da memnun etmiş, yüzündeki alaycı gülümseme yayılmıştı. Reddedilen bir erkeğin yapabileceği en uç şeyi görmüştü onda. Bir anda beline dolanan eli hissetti,gerilmişti bedeni.Elini itercesine adamın göğsüne koydu ama yapabilecek hiçbir şeyi yoktu.Artık onun gibi bir yaratık olması da yeterli değildi, hala çok gençti ona göre hala çok acemi. Yine de önceki halinden farklı olarak sahip olduğu güç, vampiri memnun etmiş gibi görünüyordu ki pis pis sırıtıyordu. Katharina'dan daha fazla alabileceği bir şey yoktu.Suratına doğru bağırmamak için zor tutuyordu kendini. Gözlerini kapatarak göğsünü derin bir nefesle doldurdu. " Kath... " Bu fısıltı, bu tutku.. midesini bulandırmaya başlamıştı.Hayır bu manzaraya daha fazla gerçekten katlanamayacaktı.Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu.Üzerinden beslenebileceği bir insan değildi artık, aptal eğlencelerine oyuncak olmayacak kadar da akıllıydı.Sahip olduğu yunan tanrısıymışcasına göz kamaştıran güzelliğinden fazlası gerekliydi Katharina'nın midesindeki bulantıyı yok etmek için. Tam itmek için yetlenmişti ki vampir ani bir hareket ile geri çekilip kilisenin taş duvarına yumruğunu indirmişti. Kat ise hareketsiz bir şekilde onu izliyordu.Önce ne olduğunu anlamasa da adamın yüzündeki ifadeyi okumak hiç zor değildi.Zaten gizlemeye de çalışmıyordu. " Çuvalladın.. " Vampirin yüzündeki sinir ve iğrenme ifadesi şimdi Kat'in keyfini yerine getirmişti.Yüzüne alaycı bir gülümseme koyarak hafifçe silkti omuzlarını " Kendi ellerinle mahvettin değil mi.. Oysa benim bile ağzımı sulandırabiliyor kendi kanımın kokusunu hayal etmek, mmm.." gözlerini kapayarak iç çekercesine göğsünü hava ile şişirdi.Çenesini hafifçe kaldırmış, kapalı gözlerini kilisenin yüksek duvarlarına doğru çevirmişti.Yüzünde ise hala o alaycı ifade. | |
| | | Raymond Lawrence Vampir
Gerçek Adı : Ilgaz Yaş : 31 Kayıt tarihi : 30/10/10 Mesaj Sayısı : 33 Mücadele Tarafı : Death Belirgin Özellikleri : Yakışıklı, Çapkın
| Konu: Geri: Landmark Kilisesi önü Çarş. 03 Kas. 2010, 19:00 | |
| Kadının tiz sesiyle beraber irkildiğimde insan yaşamımda bile hissetmediğim öfkeyi hissettim. Unuttuğum bu hissin yeniden karşıma çıkması sinirlerimi harap ediyordu. Duygularımı bastırmaya çalışırken yüzüme yayılan acı dolu mimikler kendini ele veriyordu. Gözlerim yerde bir noktaya sabitlenmişti. Kadının sesi kulaklarımda. Kadının yüzü gözlerimin önünde ve kan kokusu hala hatrımdaydı. Bu olanlara inanamıyordum. Ne kadar istemyerekde olsa haklı olduğunu kabul etmeliydim. ' Asla bunu yapmamalıydım. Ama banane. Kim oluyorki bu kız. Karşıma geçmiş hem de kendi yaratıcısına ahkam kesiyor. Kendine gel Ray. Bu sorunları bir asır önce aştın sen. ' diye kendime güvenini kazandığımda dudaklarımın acı dulu çizgileri kendilerini yok etti. Ellerimi ceketimin cebine atarak tatlı bir gülümsemeyle kızın yüzüne döndüm. Kızın şaşırmış suratını görünce kendime hakim olamadna ona tatlı bir göz kırptım. Birkaç adım ielrleyip aramıza giren mesafeyi kapattım. Gözlerimi kızın kahverengi gözlerine diktiğimde ellerimi ceketimden tutarak karşımda duran bedeni sardım. Dudaklarım en muzur sırıtmasını almıştı. Çabalasa da buradan kurtulamayacak olması biraz tatlı, birazda acınasıydı. Gözlerimi başta gök yüzüne dikip ilerideki en parlak yıldızı işaret ettim. ' Görüyor musun? İşte o yıldız sensin. Şimdi parlak ve güzel; ama eğer ondan sıkılırsam yok olur. Karanlık bir gölge dışında hiçbir işe yaramaz. '
Sözcüklerim bittiğinde geri çekilerek kendi etrafımda bir kez döndüm. Kızın öfke hissettiğini biliyordum. Aslında şu anda bilinçsiz bir vampir olarak bana saldırmalıydı. Klise'ye girmeye çalışan bir vampir yaratıcısını alt edemeyeceğinide bilmiyor olmalıydı. Hele yaratıcısı onu hatırlamıyorsa bile. Buna gülümseyerek ' Aferim. ' diye içimden geçirdim. Beynimin tetiklediği bir başka koku ise tatlı bir açlık hissiydi. Daha demin atıştırdığım hayat kadını biraz az gelmişti; ama bunun üzerinde durmadım. Şu anda ki eğlencem her şeye yeterdi. Kath'i kolay kolay azat etmeyi düşünmüyordum. Aslında hiç düşünmüyordum. Tanıştığımız geceki olan umursamazlığını onun üzerinde kullanacaktım. En zor anında umursamaz olacak, en olmadık yerlerde karşısına çıkacak. Hatta en büyük kabusu olabilecke konumdaydım; ama bunalrın hepsini neden yapacaktım ki? ' Neden olacak Ray. Senden nefret ediyor. ' uçan bir yaprağı yakalarak elimde döndümeye başladım. Yaprağın her dönüşünde düşüncelerim derinlesiyordu. Kath bir anda çekip gitmesin diye en emredici sesimle ' Bekle. ' diye buyurdum. Bu buyurganlığımdan nefret edeceğine emindim; ama bana karşı gelemeyeceğini bildiğimden hiç üstelemedim. ' Peki, şimdi bu kızı ne yapacaksın? Hayatının gerisinde kalan bir gölge istiyor muyum gerçekten? Hayır, onu öldürebilirim. Genede buna gerek yok. Ne yapacağım? Sanırım ona sadece bir şans tanıyacağım. ' Sonunda buldum der gibi ellerimi çırptım. Ellerimin arasında çatırdayarak kırılan kuru yaprak parçaları yere saçıldı. Kıza dönerek tatlı bir gülümsemeyle ' Sana vampir kurallarını öğreteceğim. Yaratıcın olarak bu benim görevim. Ama sende bana karşı çıkmayacaksın. ' arkamı döndüm ' Gerçi istesen de çıkamazsın. ' diye soludum. Bunu duymuş olduğuna emindim; ama umursamadan ileride duran banka oturdum. Baktan kıza bakarak yanımda duran boşluğa elimle iki kere vurdum. Buraya oturması anlamına gelen bu vuruşun ardından geriye yaslanarak yıldızları izlemeye başladım. Bu sırada kızın cevabını merak ediyordum. | |
| | | Katharina Petra Heather
Kayıt tarihi : 23/10/10 Mesaj Sayısı : 54 Mücadele Tarafı : -
| Konu: Geri: Landmark Kilisesi önü Çarş. 03 Kas. 2010, 19:31 | |
| İstediği kadar Kat'den yaşlı ve tecrübeli bir vampir olsun. Duygularını ve hislerini kesinlikle gizleyemiyordu.Ya da gizleme çabasında değildi.Aklından geçenleri, Kat kitap okurcasına okuyabiliyorduu.Mimikleri ve ses tonunu oldukça etkili ve net kullanıyordu.Bu karşısındakini etkilemek için iyi bir yol olabilirdi.Eğer Katharina bir insan olsaydı elbette. Gerçi ona saldırdığı gece ve daha öncelerinde etkileyememişti nedense.Denememiş olabilir miydi acaba? Düşünceleri içinde,etraflarındaki kuru yaprakları gibi hafifçe savrulurken bir anda vampirin ellerini belinde hissetti.Keskin bir bıçakla kesilmişcesine sıyrılmıştı düşüncelerinden. ' Görüyor musun? İşte o yıldız sensin. Şimdi parlak ve güzel; ama eğer ondan sıkılırsam yok olur. Karanlık bir gölge dışında hiçbir işe yaramaz. ' Alaycı bir ses tonu ve gökyüzünde işaret ettiği yıldıza rağmen Kat inatla bakışlarını adamın yüzünde tutmaya devam ediyordu.İşaret ettiği yıldıza bakmamıştı bile. Yüzünde biraz kızgın biraz da iğrenir bir ifade ile yüzünü inceliyordu. Ne yapmaya çalıştığını merak ediyordu.Gerçekten, tek düşündüğü buydu.Vampir yavaşça çekilip kendi etrafında dönerken neler düşünüyordu bilmiyordu Katharina. İçindeki saldırma duygusu ile savaşıyordu çünkü. Bu adamdan ve yaptığı her davranıştan tek tek nefret etse bile içinden bir ses nedense ona saldırmaması, hatta denememesi bile gerektiğini söylüyordu. Ne zaman hamle etmek için hareket etse görünmez bir el çekip durduruyordu, vampirin göremeyeceği bir anla gergin bir şekilde dudağını ısırdı.Adam kendisine döndüğünde ise yüzü yine hissiz, ifadesiz bir hal almıştı. Bir anda el çırpmasını kaşlarını hafifçe kaldırarak izledi. ' Sana vampir kurallarını öğreteceğim. Yaratıcın olarak bu benim görevim. Ama sende bana karşı çıkmayacaksın. ' Bu da neydi şimdi? Usta çırak ilişkisi mi? Gerçekten bu durum saçma bir hâl almaya başlamıştı. "Boşversene" diye mırıldanarak gözlerini devirdiği ve başka yöne döneceği anda vampirin boş banka oturup yanına oturmasını işaret ettiğini gördü.Katharina'nın gerçekten ona itaat edeceğini mi düşünüyordu? Büyü gücünü ve tüm insanlığını almış, ona ızdırap dolu bir hayattan başka bir şey bırakmamış birine gerçekten bir de minnet eder gibi itaat edeceğini mi düşünüyordu? Banka doğru bir iki adım attı ancak oturmadı.Bakışları biraz şaşkın biraz da gücenmiş bir şekilde Raymond'ın yüzünde sabitlenmişti. Onu görebilmesi için sokak lambasının yüzüne vurabileceği bir yerde duruyordu.Bakışları hala Ray'in üzerindeyken gözlerini hafifçe kısarak sözlerine başladı "Umursamazlığın ve alaycılığın hat safada olabilir, hakkımda ne düşündüğün, hatta aklından ne geçiyordu da beni bu hale getirdiğin hakkında inan tek bir fikrim bile yok." Cümlesini kendinden emin bir ses tonu ile bitirirken, başını; söylediği sözleri onaylarcasına sallamıştı. İşte aklından geçenleri oldukça net bir şekilde ifade edeceği sözleri sarfedecekti şimdi. " Sana dışarıdan ne kadar aptal göründüm bilmiyorum ama, bana sanki dünyanın tüm nimetlerini sunmuşsun, beni ızdırap dolu bir hayattan cennete kavuşturmuşsun gibi sana minnet edip, borcumu ödemek için sana tapacağımı ya da itaat edeceğimi düşündüysen ya da düşünüyorsan.. Gerçekten fazla şey ummuşsun.. " Sesi keskinlikten giderek uzaklaşmış, cümle sonunda neredeyse fısıltıya dönmüştü. | |
| | | | Landmark Kilisesi önü | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|