Johnny Guinness Gryffindor V. Sınıf
Gerçek Adı : Çağatay Yaş : 30 Kayıt tarihi : 28/10/10 Mesaj Sayısı : 6 Mücadele Tarafı : Aydınlık Belirgin Özellikleri : Dost canlısı.
| Konu: Johnny Guinness Perş. 28 Ekim 2010, 22:23 | |
| | Seçmen Şapka Formu; Oyuncunun Adı: Çağatay Oyuncunun RP Deneyimi: 1,5 yıl İstenilen Sınıf: V Karakterin Tam Adı ve Soyadı: Johnny Guinness Karakteristik Özellikleri: Cesur,zeki, maceraperest, risk almayı sever, dağınıktır, dost canlısıdır ve dostluğa-arkadaşlığa çok önem verir vs. Sevdikleri: Uçmak, büyü yapmak, yüzmek vs. Sevmedikleri: Slytherin, ikiyüzlülük, birinin arkasından konuşulması vs. Örnek Rol Oyunu; - Spoiler:
Zaman aralık ayının sonlarıydı. Kış yine bütün şiddetini hissettiriyordu. Yağan kar her zaman olduğu gibi eşsiz bir güzellik katıyordu ortalığa. Adeta dümdüz bir yorgan misali her tarafı örtmüştü. Hogwarts karın yağmasıyla daha bir güzel oluyordu. Austin dört direkli karyolasından kalkarak yatakhanenin camından dışarı baktı. Kar yağmaya devam ediyordu. O sırada kalkmakta olan arkadaşı Lucio’ya “Günaydın dostum.” Diyerek dışarı izlemeyi bıraktı ve yatağını düzeltmeye koyuldu. “Sana da günaydın dostum. Erkenciyiz sanırım. Baksana diğerleri hala uyuyor.” Austin yatağını düzelttikten sonra etrafına bir bakındı. Arkadaşı ve kendisi hariç herkes uyuyordu. Dolaptan okul kıyafetlerini alarak üzerini değişti ve yanına dışarıda ki havaya uygun bir biçimde atkı vs. aldı. Uyanan arkadaşı Lucio da üzerini değişmişti. “O zaman gidelim Lucio. Kurt gibi açım. İyi bir kahvaltı fena gitmez.” Lucio başıyla onaylayarak Austin’le birlikte yatakhaneden çıktılar ve ortak salona indiler. İçeride sadece birkaç öğrenci vardı. O’nun dışında ortalık sessizdi. Onları selamladıktan sonra iki arkadaş kulelerden çıkarak büyük salona inmeye başladılar.
Kahvaltı saati geldiği için büyük salon kalabalık sayılırdı. Austin ve Lucio, Ravenclaw masasına doğru yürüdüler. Yürürken Austin’in gözleri Gryffindor masasında Maya’yı aradı. Ancak göremedi. Maya, Austin’in sevdiği kızdı. O’nu göremeyince bir an bir burukluk yaşadı ve masada boş bir yere oturdular. Masalar her zaman ki gibi yine nefis yiyeceklerle doluydu. Austin bir dilim ekmek alarak yağ sürmeye başladı. Gözü bir yandan kapıdaydı. Maya içeri girecek olursa onunla konuşacaktı.
1 saat kahvaltı süresinin ardından derslerin başlama vakti gelmişti. Austin son lokmasını da bitirerek çantasından ders programını çıkardı. İlk ders KSKS idi. Austin, Maya’yı görememenin verdiği mutsuzlukla arkadaşı Lucio’ya veda ederek dersliğe gitti. İkiside aynı sınıftaydı ancak Lucio daha yemek yiyordu. Austin büyük salondan çıkarak merdivenlere yöneldi ve sıkkın bir halde II. Kat koridoruna doğru yürümeye başladı. Ancak unuttuğu bir şey vardı. Maya da bir V. Sınıf öğrencisiydi ve bu KSKS dersi ortak olacaktı. Austin bunu hatırlayınca içinde bir mutluluk oluştu ve koşar adım sınıfa geldi. Sınıf daha yeni yeni doluyordu. 10 dakika sonra Austin’in beklediği gerçekleşti. Maya arkadaşlarıyla sınıfa girmişti. Austin’in kendisine âşık olduğunu biliyordu kız ama Austin’in bundan haberi yoktu.
***
1 saat sonra ders bitiminde öğrenciler yavaş sınıftan çıkıyorlardı. Austin bir hızla Maya’nın yanına gitti ve onun arkadaşlarına dönerek “Mm. Kızlar. Bizi biraz yalnız bırakabilir misiniz?” Kızlar mesajı almıştı. Maya’ya –sonra görüşürüz- diyerek oradan uzaklaştılar. Maya’nın yanına oturdu Austin ve “Maya. Bugün akşam derslerin bitiminde göl kıyısında buluşalım mı? Sana söyleyeceklerim var.” Maya gülümseyerek “Tamam. Akşam altıda orda olacağım.” Austin geleceğim demesine çok sevinmişti. Kıza gülümseyerek sınıftan çıkarak kalabalığa karıştı. ***
Saat 17.30 olmuş ve dersler bitmişti. Austin ortak salonlarında arkadaşı Lucio ile birlikte sihirbaz satrancı oynamaktaydı. “At E-3’e. Şah.” Birkaç kişi de onları izliyordu. Heyecanlı olmalıydı ki herkesin ağzı bir karış açıktı. “Vezir E-3’e.” Austin’in atını yemişti Lucio ancak bu da oyunun sonunu getirmişti. “Oyun bitti dostum. Vezir E-3’e. Benim vezirim senin vezirini aldığı anda Şah Mat!” Oyunu Austin kazanmıştı. Oyun bitince iki arkadaş masadan kalktılar ve şöminenin karşısına oturdular. “Dostum saat kaç?” Lucio saatine baktı ve “Beş buçuk. Ne oldu?” Austin saati duyunca gözleri fal taşı gibi açıldı ve doğruca koltuktan fırlayarak yatakhaneye koştu. Lucio arkasından bağırıyordu. “Hey ahbap. Neyin var senin?” Austin yatakhaneye girerek atkısı ile birlikte montunu aldı ve yine koşar adımlarla gerisin geriye yatakhaneden çıktı. Aşağı indiğinde Austin O’nu izliyordu. O’na sonra anlatırım gibisinden el sallayarak kulelerdeki ortak salondan çıktı ve göl kıyısına doğru koşturmaya başladı.
5 dakika sonra göl kıyısına vardığında kimse yoktu. Oh daha gelmemiş diye iç geçirdi Austin ve bir ağacın kenarına oturdu. Kar yağmıyordu ama hava soğuktu. Austin eşelediği karın altından bir iki odun parçası çıkararak bir araya koydu ve asasını odunlara yöneltti. “İncendio.” Asadan çıkan ateş ile odun parçaları yanmaya başladı. Austin ellerini ovuşturarak ateşe yöneltti ancak daha önce yine asasını doğrultarak “Orchideous.” Asadan çıkan çiçek demetini kucağına alarak ellerini ve vücudunu ısıtmaya çalıştı.
10 dakika sonra Maya göl kenarına gelmişti. Maya uzun boylu, kıvırcık dalgalı saçları olan ve yeşil gözlü bir kızdı. O’nun yeşil gözleri Austin’i büyülüyordu adeta. Üzerinde ise kızın uzun lacivert pardösüsü, kırmızı atkısı ve yine kırmızı eldivenleri vardı. Birbirleri ile selamlaştılar ve Austin hiç beklemeden söze girdi. “Maya öncelikle geldiğin için teşekkür ederim. Bu senin.” Arkasından çıkardığı bir buket çiçeği kıza uzattı. “Seni buraya çağırmamın bir sebebi elbette var. Biliyorsun 2 senedir arkadaşız. Baya bir yakın arkadaş. Ancak son bir senedir ben sana karşı içimde çeşitli hisler besliyorum. Sanırım sana aşığım. 3 haftadır sana bunu söylemeye çalışıyorum. Ve nihayet söyledim. Benimle çıkar mısın?” O kadar hızlı söylemişti ki heyecanı çok belliydi. Maya gözlerini hür dikkat Austin’e dikmişti. 1-2 dakika sessizliğin ardından Maya konuştu. “Austin. Mm. Şey. Aslına bakarsan bende senden hoşlanıyorum. Birbirimizi zaten yeterince tanıyoruz. Sanırım. Bunu deneyebiliriz.” Maya sözünü bitirdiğinde Austin o anki heyecan ve mutluluğun verdi duygu ile Maya’ya sarıldı. Sarılmayı bıraktığında “Şey. Çok özür dilerim. Bir an tutamadım kendimi.” Maya, O’na anlayan gözlerle bakıyordu. Austin nihayet muradına ermişti ve sevdiği kıza açılmıştı. Ve cevabı da olumlu olmuştu.
***
Aradan 1 ay geçmişti. Austin ve Maya mutlu bir şekilde ilişkilerini sürdürüyorlardı. Zaman ocağın son haftasıydı. Kar gitmiş bugün ise güneşli bir hava vardı. Kışın ender rastlanabilecek bir havaydı. Austin ve Maya bugün yapılacak olan Hogsmade gezisine gideceklerdi. Herkes gezi için izin belgelerini görevliye verdikten sonra yola çıktılar. Hogsmade harika bir yerdi. Çeşit dükkânlar vardı. Şekerci dükkânından, çay evine kadar çoğu dükkân vardı. Hogsmade’e geldiklerinde ilk önce çay evine gittiler ve bir süre orada vakit geçirdiler. 1 saat orada kaldıktan sonra Bağıran Baraka’nın uzaktan görüldüğü yere gittiler. Austin ve Maya bir dalın üzerine oturmuş sohbet ediyorlardı. İkiside çok mutluydu. Bir an Austin çalıların arasından bir çıtırtı duydu. Ne olduğuna bakmak için arkasını döndü ve bir adam ortaya çıkıverdi. Uzun boylu, uzun siyah cüppesi vardı. Sakalları uzundu ve tüm yanak kısmını sarıyordu. Adam asasını çıkarmış Austin ve Maya’ya doğrultmuştu. “Çocuk sen çekil. İşim seninle değil kızla.” Bu da ne demekti? Bu adam kimdi ve Maya’dan ne istiyordu? “Kimsin sen? Ne istiyorsun O’ndan?” Bunu söylerken ki cesaretli ses tonu Austin’in hoşuna gitmişti. Adam yine sert bir ses tonuyla “Seni bir kez uyardım. Ama sen kaşındın. Şöyle söyleyeyim o zaman. Sevdiğin kızın annesi ve babası bir ölüm yiyen ve Karanlık Lorda ihanet ettiler. Cezaları bütün ailesinin ölümü oldu. Bir tek o kaldı ve şimdi O’nu da öldürücem.” Lafını bitirir bitirmez Austin bir şey demeye kalmadan adam yine haykırdı. “Avada Kedavra!” Zümrüt yeşili parlak bir ışık adamın asasından çıktı ve doğruca Maya’ya geldi. Maya ışığın vücuduna değmesi ile yere savruldu. Austin belki de hayatı boyunca hiç bu kadar haykırdığını hatırlamıyordu. “Yoooo! Mayaaa!” Gözyaşları sel gibi boşalıyordu Austin’in gözlerinden. Ölüm yiyen ise gülüyordu. Austin tam bir şeyler haykırmak için suratını O’na dönmüştü ki ölüm yiyen cisimlenmişti çoktan. Austin hala ağlıyordu. Asasını çıkararak havaya doğrulttu ve yüksek sesle “Peruculum!” Asadan çıkan kırmızı kıvılcımlar son hız havaya yükseldi ve patladı. 10 dakika sonra Austin’in bulunduğu yer öğrenciler ve yetişkinlerle dolmuştu. Austin, Maya’nın cesedine sarılmış ağlıyordu. O sırada öğrencilerin arkasından bir profesör, Austin’in yanına koşarak geldi ve olayları anlatmasını istedi. Austin bütün olanları zorlanarak anlattı. Profesör bütün herkesi oradan uzaklaştırdıktan sonra Maya’nın cesedi ile birlikte Hogwarts’a döndüler. Austin hala ağlıyordu. Sevdiği kızı kaybetmişti. Hem de henüz bu yaşta. Dayanılmaz bir acıydı.
***
1 hafta sonra Maya’nın mezarına Austin’de gelmişti. Üzgünlüğü her halinden belliydi. Suratı asık, bitap düşmüş bir hali vardı. Maya’nın tabutu mezara kondu ve toprakla tamamen kapatıldı. Herkes gittikten sonra bir tek Austin orada kalmıştı. Eline bir avuç toprağı aldı ve yine gözyaşlarına boğuldu. “Maya’m. İlk ve tek aşkım. Sadece seni seveceğim. Ve ne olursa olsun ama ne olursa olsun intikamını almadan bu dünyadan ayrılmayacağım.” Austin toprağı son bir kez öperek gözyaşlarıyla mezardan ayrıldı.
Austin ailesini kaybettikten sonra ilk kez birini bu kadar sevmişti. Ancak O’nu da kaybetmişti. Verdiği intikam yemini ile bir yaşam sürmeye devam etti… *Basit oldu amaxD
|
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Kayıt tarihi : 22/06/10 Mesaj Sayısı : 123 Mücadele Tarafı : Hogwarts.
| Konu: Geri: Johnny Guinness Cuma 29 Ekim 2010, 16:28 | |
| | |
|