Şehvet günahından arınmış bedenler güzelce düzenlenmiş kilise bahçelerinde yabani otlar gibi geliştiler, geliştiler. Dünya hangi yöne dönse günahın suçu aynı kalıyordu. Sadece kalkandan bedenlere ulaşmıyordu günah, kirlenmemek için. Elleri lekeli bir insanın tüm ruhuna o leke bulaşabilir miydi? Tanrı'nın cevapsız bıraktığı sorular cennetinde iki ruh salınıyor, günahlar onlardan uzaklaşıyordu. Tüm denge bunun üzerine kuruluydu. Işık, o parlaklık ki, insanoğlunun kalbinde ve zihnindeydi. Zavallı insanoğlu çıldırdı, ışıkla kör oldu. Merhamet ve affediş, bu özellikler nereden gelmişti? Bir ayna asılı duruyordu, sırf zevkin ahlaksız görüntülerinin göründüğü. Bedenler arasına sıkışmış ihanetin zamanıydı. O günlerden biriydi.
' Ey, günaha girmeden gebe kalan Meryem, senden yardım isteyenler için dua et. Âmin.'
Sesine bir örümcek ağı gibi yerleşen samimiyetsizlik içini acıtmıştı. Yalnızdı, olgulara inanması gerekirdi. İnanmalıydı çünkü, çok karanlık bir uykunun ninnisi sürekli kulaklarına çalınırken vazgeçişleri uğruna yaşamayı hedef kıldığı birşeylere tutunmalıydı. Ama.. benzi solmuş, lanetli ruh. Hepsi bu. Adımlarını sıklaştırırken boynunda asılı duran haç simgesini avcuna almış, sıkıca kavrıyordu. ' İnanmak? Uzun zaman önce ölmüş bir sembole? İki gerçekten fazla.' Elini acıtan kolyeyi tek seferde havaya kaldırarak, ondan kurtulmayı düşünmüştü. Ama hayır, bunu yapmadı. Kimsenin rahatsız olduğu yoktu. Sadece ona saygısızca geliyordu tüm bunlar. Pedere söyledikleri zihninin karanlıklarından yükseliyordu ağır ağır. Atalarım onu bulmaya çalıştı, ve yaratıcımızdan bizi ayıran kapıyı açmaya. Peder arkasını döndüğünde ise sessizce fısıldamıştı yine, Dünya'yı cennetten ayırdık. Tanrı'nın evinde onu kırmak istemiyordu. Whitney, herkesi mıktanıs gibi kendine çektiğinin farkındaydı; kendisini seven herkese acı çektirdi.
Tanrı dahil.
Yetiştirildiği aile tarafından gelen bir inanç olsa bile Lisieux'lü Azize Thérése'e derin bir hayranlık duymuştu. Thérése' Tanrı'yla mistik ve fiziksel bir birliktelik yaşamıştı, söylenen bunları gösteriyordu. Ama inandığı bambaşkaydı, her zaman olduğu gibi. Kilisenin bahçesine attığı ilk adımda dikkatini çeken, geceden kalmış, sönmüş bir muma çevirdi bakışlarını. Mumun alevi dünyayı aydınlatmış ve diğer herşey gibi son bulmuştu. Ta ki onu tekrar aydınlatacak birşey bulana kadar. Yüzüne düşen saçlarını eliyle geri çekerek, şuh bakışlarını derinleştirerek sessizce fısıldadı. Belki içten, belki uzaklardan.. ' Ben kimim?' Sustu. Çevresinde yerçekimin aşifteliğine aldatıp düşen yapraklardan başka birşey yoktu. İçindeki yanıtı bulamayınca tekrar fısıldadı Tanrı'ya. Bakışlarını mumdan ayırmıyordu, Tanrı'nın onun baktığı her yerde olduğunu söylemişti peder. ' Ben kim değilim?' Buna yanıtın geldiğini biliyordu. Hoşnut biri değildi. Bir zamanlar Tanrı'nın sevdiği, ona gitarla rituellerde bulunan o hoşnut kız değildi. Elinde bulunan haç kolyesini mumun kenarına bırakmak için yaklaştı. Doğru yolda olduğuna inanmalıydı, bilmediklerini öğrenmeli ve doğru ateşte yandığına inanmalıydı. Mumun sönmüş alevini hissedebiliyordu, çok daha fazlası gerekti ruhunu yakmak için. Bakışlarını topuk seslerinin geldiği yöne çevirdiğinde, günahların uzaklaştığı bir başka bedene kilitlendi gözleri. Mevsim kıştı şimdi. Güneş onlardan uzaklaşıyordu. Olduğu yerde gözlerindeki sisi dağıtmadan bekledi, genç cadı her yıl biraz daha fazlasını eklediği gurur ve özgüveni ile ilerlerken gerideki yaprakların bile sızlandığını hissedebiliyordu. Luciferin gülümsemesini dudaklarına yapıştırarak seslendi ona.
' Borghini..'
Lola'nın bakışları ile keskinleşen zihni şimdi geçmişi tozlu raflarından birbir çıkarıp, gün yüzüne asıyordu. Yılların onun üzerinde etkisi olmamasına şaşırmıştı üstelik. Hala daha en küçük yılanı bile baştan çıkartacak zehire sahip olduğunu görmek, duygularını bir kez daha acıtmıştı. Başını hafif ve küstahça bir reverans ile sallayarak, geride duran kilisiye yöneltti. Ve sonra yine ona. Şimdi daha belirgin gülümsüyordu.
' İnanç, Arzu değildir. İnanç, İrade'dir. Arzu tatmin edilmesi gereken bir şeydir. İrade ise güç. İrade, çevrendeki herkeste yaşattığın değişim değildir. Ama çektirdiğin acı.. Evet, bunun için Arzu'ya ihtiyacın var. Ama yanlış cehennemdesin. '
Hissizleşmişti. Jack'i hatırladı, karşısında duran lanetli ruh onu ellerinden aldığı günü. Rahatsızlığın gölgesi.. Ve o düştüğünde, lucifer gibi düştü.
Bir daha asla yükselmemek üzere.