Kurgu: Roma tatili sırasında karşılaşan iki öğrencinin başından geçen bir olaylı gün.
Zaman: Ağustos aylarının sonları.
Kişiler: Louis von Linné, Juliet De'claire
& Otel Anasis
Kendimi ilk defa olgun hissediyordum. Geceden kalma izleri, kaldığım otelin havuzunda yüzerek gidermiştim. Günün bana ait olan kısmında – akşama kadar – bu büyülü şehrin altını üstüne getirmek için elimden geleni yapacağım. Güzel bir duşun ardından, üzerimi giyindim. Üzerime; siyah bir tişört, altınada diz kapaklarımın üzerinde sonlanan bir şort giydim. Siyah, güneş gözlüğümü geriye doğru taranmış saçlarımın arasına geçirerek, otelin sıkıntılı havasından kendimi dışarı attım.
& Roma sokakları.
Güneşin, bulutlarla hafiften birleştiği bu hava ne sıcak ne de soğuk gibiydi. Yüzümdeki gülümsemeyle yoldan geçenlere bakıyordum. Roma büyük bir şehir olsada, ben bugün bu büyük şehri yürüyerek; gezecektim. Otelin lobisinden aldığım ufak şehir haritasını çıkarıp; önce bulunduğum konumu, daha sonra da ilk seferimi gördüm. Üç yüz, dört yüz metre ilerideki Antik Roma Tiyatrosu. Denize paralel bir şekilde yürüyerek, görkemi, şatafatı ve tarihsel mimarisiyle büyüleniyordum sanki. Bu büyük gizemlere sahip şehri, şehre geldikten bir hafta sonra gezebilmenin sırrı da farklıydı, tabi. El ele gezen aşıklar, bir kenara oturup para sayan dilenciler, kendilerinden geçerek eğlenen birkaç türk turist. Türkler mi ? Ah, türk olduklarını yemek yiyişleri ve kahkahalarından anlamıştım. İşte barbarlar dercesine. Genelleme yaptığımı biliyordum; ama benim gibi Katolik klisesi mensubu biri bunu böyle söylemeli ve düşünmeliydi. Babam, onun babası ve onunda babası. Ailemiz böyleydi, belkide ailedeki bu kendini beğenmişlik bu bakımdan geliyordu. Denizin o güzel serinliğinde sakince ilerliyordum. Yolun karşısında, az uzakta görünen birkaç harabeden oluşan tiyatroyu görmüştüm. Tam sağ tarafında bilgisayarlı bir tabelada font değiştiren bir şekilde: ‘Theatre of ancient Rome ‘ yazıyordu. Gülümsedim, güneşin tam karşıdan gözlerimi almasıyla, gözlüklerimi yavaşca gözlerime indirdim ve karşıya geçtim.
& Antik Roma Tiyatrosu
Büyük bir tünel, tünel boyunca ışıklandırılmış bu tiyatroda oynanan oyunların fotoğrafları. Tünelin sonunda ufak bir gişe, gişenin önünde durup. Karşımdaki görevliye gülümsedim. Görevli: “ Giriş ücreti, 5 Euro. “ Önce başımı sıvazladım, sonra tekrar gülümsedim. Ellerimi şortumun geniş ceplerine sokarak on euro çıkardım ve önünde bir kasa bulunan görevliye uzattım. Tam yönelip üstünü vereceği sırada: “ Ah, teşekkür ederim. Sizin olabilir. “ dedim. Kendimi beğenmiş, şımarık bir çocuk havasında önünden gülümseyerek geçtim. Aydınlığa çıkmıştım. Bölüm bölüm ayrılmış tiyatronun kapalı, yerleride vardı; ama boylu boyunca uzanan sahne ve çevresindeki tribünler hoştu. Fazlasıyla sakin bir ortamdı. Dört beş metrede bir tiyatronun bölümleri hakkında bilgi veren bilgisayarlar mevcuttu. Bir fotoğrafcı, içerideki ziyaretcilerin fotoğrafını çekiyor; sonrasında onlara veriyordu. Gülümsedim ve yavaş yavaş gezmeye başladım.