Royal Suite

Çiftin kendi isteğine göre dekore edilmiş bu oda yılın her günü çift için özel ayrılmış durumdadır. Odanın içi şık tasarımı ve rahat kullanımıyla dikkat çekmektedir. Bir ev havası verilen odada ayrı olarak oturma yeri ve mutfak bulunmaktadır. Otelin en büyük odasıdır. Neredeyse bir ev büyüklüğündedir. İçeri girildiğinde aydınlatmasıyla öne ıkan lobi dikkatinizi çekmektedir. Burada çiftin çok özel fotoğrafları bulunmaktadır. Evlerinden çok bu odada zaman geçiren çift için oda artık bir ev haline gelmiştir. Hem Roma içinde ulaşımı rahat olması, hem de işlerini buradan daha rahat kontrol edebilmeleri onlar içinse bir artıdır.

Zaman : Gece
Kişiler : Bryant Steriné, Bianca Steriné
Kurgu : Çiftin günlük işleri bitince odalarına çekilirler. Uzun süredir kavgalı olan çift bir süre birbirleriyle takıştıktan sonra barışma kararı alırlar. Birbirlerine kıyamayan ikili her defasında büyük kavgalar kopmasına rağmen sonunda elbet barışıcaklarının bildiklerinden içleri rahattır.

Kapıyı açtığımda içeride Bryant'ın olduğunu anladım. Bir an dudağımı ısırarak geri gitmeyi düşündüm; ama sesimi duyduğu için geri çekilmeyi göze alamadım. İçeri süzüldüğümde bayrodan çıkmış bir ıslık tutturmuştu. Ona hiç aldırmadan yürüyüp içki sehbasına uzandım. Uzun süredir kavgalı olduğumuzdan ağzımı açarsam bağracağımdan emindim. Saçlarımı geriye atarak Bryant'î süzdüm. O da benim gibi ilgisiz duruyordu. İçkimi doldurduğumda bu sessizlik hala devam ettiğinden sinirim tepeme çıkmıştı. Sözde ilgisiz duruyordu; ama aslında beni izlediğini biliyordum. Bu yüzden sinirli bir tonda ' Hala inat edicek misin? ' diyiverdim. Islığını hiç bozmadan bir göz kırpma hareketi görünce dahada sinirlendim. İçkimden bir yudum aldım ve kendimi koltuğa bıraktım. Kısacık eteğimi düzelterek bacak bacak üstüne attım. Köşede duran dergiyi alıp karıştırmaya başladım. Birkaç magazin haberi, büyü dünyası hakkında gelişmeler derken bir haber dikkatimi çekti. Genç bir çiftin boşanma haberiydi; ama dikkatimi çeken boşanma değil çiftti. Bunlar Bryant'la Hogwarts'dan tanıştığımız insanlardı. Bu ikisi bizim atışmalarımıza hep kötü gözle bakar eğer aşıksak kavga etmeyeceğimizi söyler dururdu. Şimdiyse şu hallerine bak. Biz kavga ediyor olabiliriz; ama en azından ben mahkeme önünde kocamı yumruklamıyorum. Bu düşünceyi bir an içimden geçirince o kadarda kötü olmadığını anladım. Bu düşünceyle beraber dudağımı ısırarak gülümsedim.

Bryant yan odada giyinmiş bir biçimde geri gelmişti. Benim aksime borsa dergisi alarka büyük bir dikkatle karıştırmaya başladı. Gringots'da neler olup bittiğini ilk o bilmeliymiş gibi davranırdı. Oysa bu o kadar da önemli değildi. Şu anda önemli olan bizdik; ama bunu hiç takmadığını görebiliyordum. İçkimi elimde oynayarak etrafa bakındım. Görmesi için ayağımı sallayıp duruyordum; ama hiç birine aldırdığı yoktu. En son damarıma gelince ' Bu kadar ilgisiz olmak zorunda mısın? Ciddiyim kaldır o kafanı ve biraz bana bak! ' diye patlamıştım. Bu patlamadan sonra biraz saçmaladığımı düşünsemde artık dayanamıyordum. Hep kavga ediyorduk ve hep sonunda barışmaya çalışan ben oluyordum. Bryant'ın bu ilgisizliği beni delirticekti. Onu çok seviyordum; ama bu durum sevgiyle alakalı değildi. Bunun için bir çare bulamazsan sonunda ilgiyi yavru köpeklerde arıyan manyaklara dönecektim. Bacaklarımı kanepeye toplayarak oturdum. Yeşil gözlerimi Bryant'a dikerek bir cevap vermesini bekledim. Elimde tuttuğum içkiden bir yudum daha alıp yeniden gözlerimi kocama diktim.

Karısını sinirlendirmeyi seviyordu Bryant, karısını gördüğü ilk günden beri çok çekici bulur ve adeta tapınırdı hep. Lakin kavga ettikleri zamanlarda kendi de kabul ediyordu ki , fazlasıyla uyuzlaşabiliyordu. Kadının sözlerinin ardından kafasını kaldırıp karısına baktı, sonra yerinden kalkıp karısına doğru ilerlemeye başladı. Yanına kadar gidip alnına ufak bir öpücük kondurduktan sonra "Neyi görmemi istiyorsun tatlım?" Bunu söyledikten sonra ellerini karısının bacaklarına okşarcasına koyup sinsice gülümseyerek devam etmişti "Bu mükemmellik abidelerini mi görmeliydim? Hani dikkatimi çekmek için dakikalardır kullandığın? Yada salladığın ayağını mı? Yoksa dudağını ısırdıktan sonra ki hafif gülümsemeni mi? Tabi okuduğun boşanma haberini hiç saymıyorum bile... Bryant karısını şaşırtmayı kesinlikle seviyordu. Evet ona kızmıştı. Fakat bu onu ne kadar sevdiği gerçeğini değiştirmiyordu. Karısı için ölebilirdi. Birçok kez bunun eşiğine de gelmişti zaten... Seviyordu onu, hemde deliler gibi. Onun için defalarca ölümü göze almış, defalarca insan öldürmüştü. Bianca bunların bir kısmını biliyor, bır kısmını bilmiyordu. Bryant kıskanç bir adamdı sadece karısına bir kez baktığı için, bir adama saatlerce affedilmez lanetle işkence ettiği, görülmemiş bir olay değildi. Karısının oturduğu koltuğun önünde diz çokup karısının birleştirdiği bacaklarının üstüne kollarıyla yaslanarak karısının o içinde kaybolduğu gözlerine bakmaya başlamıştı... Evet ona kesinlikle aşıktı...

Bryant gözlerini dergiden kaldırıp bana en muzip gülüşüyle baktığında yüzümde tatlılık ifadesi hakimdi. Bana yaklaşan kocama karşı koymayarak koltukta hemen kolunun altına süzüldüm. Tatlı tatlı gülerek alnımdan öptü. Sarı saçlarımı okşarcasına geriye atarken elini bacaklarıma okşarcasına bıraktı. Yeşil gözlerimi ona çevirdiğimde muzur gülümsemesini takınarak aynı bilmişlikle konuşmaya başladı. Bata bacaklarımdan sonra salladığım ayağımdan tut magazinde okuduğum habere kadar biliyordu. Sözünü bitirdiğinde güzel gülümsemesiyle koltuktan yere kaydı ve bacaklarımın üzerine koyduğu elleriyle bakışlarını bana dikti. Gözlerime baktığında gülümsemeden edemiyordum. Onu bu kadar çok severken nasıl olurda bir boşanma haberinde onu dövmeyi falan düşünebilirdim. Bunun için kendime kızarak kocamın kafasına dağılmış dalgalı saçlarını okşamaya başladım. elim başındayken sakince aşağı eğilerek dudağına ufak bir öpücük kondurdum. Bu seni seviyorum veya affediyorum demenin başka bir yoluydu. Bu yüzden yüzüne dolan mutluluğu sezebiliyordum. Aynı mutluluk benim içime yerleştiğinde de dünyanın en mutlu ve en şanslı kadını olduğumu hissediyordum. Bu hislerin arasında aralanan dudaklarım ' Seni seviyorum buna bak. ' diye soludu. En tatlı gülümsememi takınarak bardağımdan son yudumu da içip bacaklarımı Bryant'ın kolları arasından yere kaydırdım. Gözlerim olu süzerken elini tuttum. Elimin iki katı olan elini iki elimle kaldırıp parmaklarımı onunkilerin arasına geçirdim ve onu koltuğa yanıma doğru çektim. Benim isteğimi zorlamadan yerine getirip koltuğa oturdu. Kolunu kaldırarak koltukta koltuğunun arasına kaydım. Sırtımı kocama verere oturup başımı göğsüne yasladım. Antonio Banderas Blue parfümünün kokusu bütün burnumu kaplamıştı. Mutlulukla başımı hafifce yana yatırıp yüzümü göğsüyle buluşturdum. Gözlerimi mutluluklar kapatırken ' Seni çok seviyorum. ' diyiverdim.

*Kısa oldu ama ne yazıcağımı bilemedim.